Eve Dönüyorum
Ben geldim..
Güleç ama üzgün kadın.. Yollarda kaybolan, evlerde saklanan, yarınlarda savrulan.. Unutup geldim bildiğim acıları Gitmediğim yolculuklardan dönüp geldim.. Çeyizimi sandığa gömüp toprak attım üzerine Ben artık iflah olmam, faili oldum ümitlerin Nakış gibi işledim bu kimsesiz suçu derime Bir yumru ellerimi sımsıkı tutuyor, yanındayım diye Huzursuzluk abidesi dikilecekse yüksek bir tepeye İşte o benim, başkası değil, böyle biline.. Öyle küsmüşüm ki kelimelere Ne söylersem affedip bağrına basacak kağıt Fosilleşmiş imla kurallarına Filtresi ıslak sigaranın kül tablasındaki somurtkanlığına Ve çok sulayıp çüruttüğüm kaktüslerin cesedine Çok önemli bir şey anlatacakmış gibi başlıyorum söze.. Geri dönüşsüz, tek biletlik çaresizlikle Kimse olmayan odalara anlattıklarım duvarlardan bana dönerken Nerede yanlış yaptığımı biliyorken üstelik Kendi kendime delirmemek için Hayat telaşından sığınacak bir köşe aradım Suçlayacak kimse yok Keşke konuşabilseydin diyorum kedime Kedimden başka kimse yok iki lafın belini doğrultacak Şöyle okkalı bir sövseydik dünyanın gelmişine geçmişine Bu adaletsiz dünya artık beni şaşırtmıyor, ne gam Aman ne büyük gam, ama anlamaz kimse İnanır mısın öyle yağmurlar yağdı ki bu aralar Sellere karıştı yarım aklım o yağmurlarla birlikte Kalbimden şemsiyeler yapıp döndüm evime "Öldüğünden beri beni aramadı" diyor bir kadın Ben ölsem mutlaka bir defa arardım seni.. ’’Neden?’’ derdim belki.. Neden bir hayal kırıklığısın avuç içimde? Senden sonra çok naftalinledim kalbimi Her şeyi saklayamayacağımı neden sonra anladım Dolaptaki irmik kurtlanmasaydı helva yapardım Bütün ölülere ve dirilere ’Telafisi olmayanın izahı da olmaz’ Ne çok kalbimi kırdım, kendimi incittim Yok yere bedeller ödeye ödeye -Ki derdin de hayırlısı makbul Bıktım geçim derdinin de geçeceğini anlatmaktan kendime Yaşam sanatından bir tablo daha yaptım hiç kimselere Süt içmem, meyva almam eve Ama kahvenin hatrı da, hüznün hatrı da büyük bu evde Çiçekler yetişmese de biz bu evden razıyız İnsan balkon olmadan da yaşarmış Gökyüzünü görmeden de.. Bahçe katı bir evde.. Yılları devirdik bu evde öyle sessizce.. Serüvenler, yolculuklar, dönüşler, gidişler.. Ama sonunda hep bu evde bitti hikayeler.. Gök gürültüsünden korktuğumuz gecelerde Kedimle sarılıp sabahladığımız Kimsenin görmediği, duymadığı, anlamadığı sancılarla ne çok sabah oldu.. Her şeye öfkeli babam gibi, kızgınım bende Biraz da dargınım olmak istediğim yerlere Olamayışlarımı her yere götürmekten yoruldum Kırmızı güller beni bekliyor bahçede Her gün ama her gün nefesim daralıyor Dostlarımı da özlemez oldum artık İzlerimi silmek istiyorum büyük bir silgiyle Unuttuğum, unutulduğum, ah unutulmuşluğum neredeydi unuttum.. Çalmayan kapıları açıyorum, olmayan kalabalıkları kucaklıyorum Tüller içinde gelin misali savruluyorum oradan oraya Sonra çeyizimi sandığa gömdüğüm geliyor aklıma Yüzyıl geçse de geçmeyecek yalnızlığıma Ne bir söz, ne bir insan çare olamayacak Kaç mevsim geçti bu evde kaç sene soldu gitti Hâlâ Sabahların sessizliğini susturamıyorum Gücüm güçsüzlüğümü tam alt edecekken Kırık dişleriyle gülümsüyor tüm yenilgilerim.. İşten dönüyorum Eve dönüyorum Yaşadığımı kimseye söylemiyorum.. haziran2024 |