kul payıbu günlerde ne çok eksildin benden bir miktar avuntu için bana sığınmanı beklerken en çok uzağıma düşen sen değil misin? eskiden sevmezdin mesafeleri.. - sahi baban öldüğünde neden ağlamadın sen? gelen kutusuna düşen mesajlara bağlanır mı hiç ömür? benim güvercinlerim sana doğru uçarken vuruldu ilk taşı atan en suçluydu ne senin oldu kanatlarımdaki tutku ne başkasına yar oldu hüsnü kuruntum olsun.. insan zaafından vurulurmuş.. ölmek için insanın sağlam yaraları olmalı.. - sahi merdivenleri hızla çıkınca hala nefes nefese kalıyor musun? belki yalnızca bir zaaf olarak hatırlanacaksın başka türlüsünü yüreğim kaldırmaz anlatmaya sen gidince zaafımla birlikte çok beklemiştik sonra zaafım nefsine yenildi de, başka bir ikamet edindi kendine bir dolmuşun tüylü örtüsünün hemen üzerindeki panoda okumuştum ’’Beni sevmene gerek kalmadı Biz o işi başkasıyla hallettik’’ diyordu.. başkasını sevebiliyormuş insan çok acayip.. kulağa mantıksız geliyor hatta kalbim görücüye çıktıysa günah mı? senden başkasını sevebilmem aşırı nevrotik bir yanılsama zaafım bile hala şaşkın bir ördek yavrusu kıvamında.. - sahi kimsen olmadı mı hala benim gibi? sandım ki sıkıca göğsüme bastırırsam her şerden saklayacak bir hayır bulabilirdim sana.. derken biriyle rastlaşmak bilmem nasıl izah edilir.. edilmez galiba.. hayatı bekleyerek yavaşlatmak rahatsız edicidir - sahi kibrinin kölesi misin hala? sen benim kalbimi kırmıştın ya geçen gün tamir etmek için bir düzüne kelimen olmasına rağmen hani hiç birleştirmemiştin ya cümleleri birbirine işte alçıya alsam da kalbimi kaynamadı kırıldığı yerden veya yanlışlıkla kaynadı içi başka bir yanlış kalbe.. bir kıymık gibi batıyorsa kırgınlığım içine bırak hemen şimdi anılarımızı usulca yere geçmiş can yakıcı bir zehirdir gelecektedir belki çaremiz biraz bekleyelim kim bilir hangi bahar beni sana çiçekler yeniden - sahi iyiler unutuluyormuş, seni kötü hatırladığım için mi aklımdasın? ben bir anneyim sabırdan yaratılmış içimde kırkbin tane doğurganlık taşırım taşırım dünya telaşlarını da yorulmam takatler doğururum her gün binbir türlü sancıyla ben bir anneyim güçlüysem bundan ama annem her sabah mutsuzluğuyla açar penceresini sonra dualı bir nefesle umut doldurur içine kuran okur, ilahi dinler, ağlar bir de.. ilahi anne! kocaman dünyaya küçücük heveslerle gülümser - sahi hala dinliyor musun ’yanıma gel anne’ şarkısını son ses? ben annem gibi iyimser degilim hataları bastırıp göğsüme avutmayı bilmem kalbimi yıkayip tuzlu suyla veya akmayan gözyaşımı tuzun içinden çıkartıp da israf etmem hiçbir nimeti normal şartlarda tassarufu iyi bilirim ama şartların hangisi normal ki? küskünlüğe gelince.. nasıl da harcıyorum kadim bildiklerimi.. ah yine benim makus kaderim kayıtlara böyle ibraz edilsin kul payı kaybetmek hep bana nasipmiş ne kadarsa vicdanımız işte o kadar belki yüzbinlerce, belki hiç kere.. Allah rahatlık versin.. fulya/ağustos2020 |
Kaleminize sağlık .. ✍