Ölüm Gözümden Düştü..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Yaşam sökülmüş gırtlağımdan..
Ne senden alacağım var,nede olmayan yarınımdan..
Ölüm gözümden düştü kirpiklerim canımı çekişiyor..
Adresi unutulmuş bir yerde,kirli yüzlü karanlık yürekli adamların Ayak izlerine basmamak için sol yanımda yatalak kaldı kalbim.. Çaresizliğin ipine böyle eksik, Böyle yarım,böyle bir hiç’liğin sehpasında asılırmı insan? Olmayan çocukluğum hangi celladın kan kırmızı türküsünün ezgisinde vuruldu? Ölüm senden gelsin diye yüreğinin sürgününe tüm gücümle giderken Vakitsiz ölümlerin kaybolmuş vijdanında kaldı yüzüm.. Ruhum sende elim yüzümde kaldı Yüzümün izi saramadığım yaranda kaldı.. Yakıcılığını bilmiyorsun bilme,ama hep güneşe dön yüzünü Dön ki her yönden doğsun üstüne.. Bedenin toprağım olsun diye inlerken Kayıp şehirlerin defterinde Mahçup ölümlere yazıldım.. Hayat sonsuz bir inatla hep yarımları reva görürken Vadesi erken gelmiş ölümleri Yatalak bir kalbin gögüs boşluğuna Ne kolay sunuyor görüyorsun değilmi.. Ama senin mutlu uykulara daldığını bilebilsem Ne önemi kalır hiçbir yerde yazmayan Fakat erken ödenen borçların.. Ölüm gözümden düştü; Kirpiklerim olmayan yatağımda,olmayan yastığımda, Olamayacak hayallerime düşlerime ağlıyor.. Son bir umut, Son bir deva, Son ama ilk dilenendin Ürkek ve hüznümüzün rengi gözlerimde.. Beklerken kâbus yarınların kefenini yırtmayı Cellâdım kanlı soluğuyla en kırmızı türküsünü üflüyor Tüm mevsimleri alıp sağına Alnımın ve bedenimin sol yanındaki bu en son yaza.. Teselli sözcüklerinin kan ağladığı yitik bir gölgeyim ardında Unutulması kaçınılmaz olan bir sevda yanığı yüreğinde.. Oysa daha ben yazmayı öğrenecektim.. Herkesin ürktüğü ama bizi biz yapan En netameli suskunluğumu, Birbirimizde tamamlanan yalnızlığımızın Kalabalıklığını, Dünyaya belkide hiç düşmemiş olan gölgemi Ve çocukluğu hiç olmamış çocukluğumu, Ben ateşi yudumlarken Ruhuma nasıl kurşun sıkıldığını, Ben sana ölemediğim için Ölümün nasıl gözümden düştüğünü Ve mezartaşı suskunluğunu nasıl kabullendiğimi anlatacaktım.. Anlatamadım.! Ben daha senin bilmediğin ve göremediğin seni anlatacaktım sana Yaralarından öpecektim Ve sen sensizliğe inat tüm sabahların şakağına silah dayayıp Her yönden evrenime doğacaktın Olmadı.! Hiçbir kanlı cellâdın ölüm kusan nefesiyle Öldüremediği çocukluğumu gönderiyorum sana Yüreğindeki sevda yanığına merhem Yaralarına sevdalanmış sıcak bir nefes sunsun diye.. Kirpiklerim canımı çekişirken Yastığının diğer yarısına düşmüş Parmaklarının arasına saçlarımı gönderiyorum usulca.. Ve sustuğum tüm gecelere! Ve boğazıma yapışan tüm yasaklara! Ve seni getirmeye gücü yetmeyen tüm şafaklara inat! Ölüm kaçan gözlerimi yüreğinde yumuyorum... |
Vakitsiz ölümlerin kaybolmuş vijdanında kaldı yüzüm..
Ruhum sende elim yüzümde kaldı
Yüzümün izi saramadığım yaranda kaldı..
Yakıcılığını bilmiyorsun bilme,ama hep güneşe dön yüzünü
Dön ki her yönden doğsun üstüne..
Evet, can bacım seven yüreğini kutlarım , bir gecenin sonunda sabahın ufkunu yada doğacak güneşi beklerken ve bir gecenin karanlığı yaşayan ince ,narin kanatlı renga renk bir kelebeğin aydınlığa olan sevdası yada ışık etrafında dönüp duran bir pervane misali olan yüreğiniz sesi seveceksen böyle sev böyle sevdalan dedirten cinste bence .severek ve haz alarak okdum şiirin her bir dizesini.....Yüreğini ve şiirini kutlarım değerli bacım sayın Sevilay Yücedağ......
Saygılarımla