BEYOĞLU’NDA (17)
Ezilmiş zamanın
Fosilleri uyur, Beyoğlu’nun dar sokaklarında. Duygular, Dağılmıştır çil yavrusu gibi İstiklal Caddesi’ne. Bir kadının çığlığı karışıyor Tramvay kampanasının sesine. Her köşe başında hissedilir, Sızıp kalmış yaşamların kokusu. Omuz atar tanımadığım duygular. Vefasız sevgililerin şuh kahkahası, Kulaklarımda patlar. Ardı arkası kesilmez Yalnızlık Senfonisi’nin. Çiçek Pasajı’na hapseder Yarınları. Alkol kokusu bile bayıltamaz, Yitik umutları. Haçopulos Pasajı da Artık tanımaz beni. Napoliten Şarkılarda bile yok, En ufak teselli. Terk ettiğim Rum kızının, Bir duysam sesini. Sen Garip ve suskun Tünel; Kabul et Ayak ucunda uyuyayım. Hiç olmayacak rüyada, Aniden Çıkagelir Çilli Sevdiğim. O zaman doğar mı Günışığı acaba. Var mıydı anılardan Yaşamdan kaçmak. İçimde çöreklenmiş Aşk yenilgilerinin korkusu. Tez zamanda getir Kızılca Kıyameti. Sustur artık yüreğimi sustur Beyoğlu… 24 Nisan 2004 |