BAYRAĞIN, GELİNLİĞİN OLSUNKız Zeyno! Bilirem ki; “illâ da beyaz” diyisen. Gelinliğin, beyaz olsun istiyisen... ... ..... Nedendir bilmirem... Kanla sulanmış, kana doymamış bu topraklarda, beyaz giymek neye yarar? Onu, çoook düşünirem... ... “Beyaz; temizliktir… Beyaz; murattır” demişsen. Kızılı unutmuş, hep beyaz istemişsen... "Temizliktir, murat almadır" demişsen... Sen, temiz değil misen? Sen, benim muradım değil misen? ... Allah aşkına söyle; Kirli bedenler, beyaz giyse de temizlenir mi? Murat almayanlar, beyaz giyse de muratlanır mı? Temiz olmayan yürekler, beyaz örtüyle örtünse de, günahtan arınır mı?!... ... ..... Bu topraklar, hep kan gördü. Hep kızıla boyalıdır dağlarım. Tarih, asırları böyle yazar. Ben, dünü de böyle hatırlarım… ... ..... Burası, Anadolu. Can veren, can alan yiğitler yurdu... Neler görmüş, nelere şahit olmuş bu topraklar? Bilemezsin. Ne acılar yaşamış ve nice zulümlerde çırpınmış, düşünemezsin... ... ..... Kavimler gelip geçmiş buralardan... ... Adına, “medeniyet” demişler... “Çağ” demiş, “zaman” demiş, “devir” demişler... Krallar gelip gitmiş buralardan. Çok savaş vermiş, çok kan dökmüşler... Saltanat kurmuş, saltanat devirmişler... *** ***** Sen, Urartu nedir? Eti, Asur, Pers nedir bilir misen? Emevi’yi, Abbasi’yi tanır misen? Selçuklu, Akkoyunlu, Osmanoğlu kime denir, öğrendin mi hiç? Hurriler, Mitanniler, Metler, Ermeniler nicedir? Ne kadar kan dökmüşler, hiç düşünür misen?... ... Buralarda, kanı su gibi akıtmışlar. İnsanoğulları, insanoğullarına, hiç acımamışlar. Adına; “ devlet” demiş, kan dökmüşler… “Krallık” demiş, soyları kılıçtan geçirmişler. “Medeniyet” demiş, bu elleri talan etmişler... ... ….. “Mezopotamya”, “Elcezire” denmiş, bereketi tüketilen bereketli topraklarıma. Savaşlar verilmiş uğruna topraklarımın... Ve kan bulaştırılmış Fırat’a, Dicle’ye. Aras, Asi ırmaklarıma... ... Ve gün gelmiş, kana doymayan topraklarıma, yine kan içenler girmiş. Antep, Maraş, Urfa, Mardin denmemiş... Bitlis, Batman, Ağrı, Van ayırt edilmemiş... Adına; Rus denmiş... Bulgar, Yunan, İtalyan, denmiş. Fransız, İngiliz, hepsi birleşmiş... Ve kana doymayan topraklarıma, yine kan dökülmüş... ... “Kurtuluş Savaşı” demişiz adına. “Kadın-kız” demeden, “yaşlı-genç” bellemeden dökülmüşüz yollara. Mavzerlere sarılmış, çıkıvermişiz dağlara... Elde bir lokma yavan ekmek, yalınayak, namus bellemişiz toprağı… Açlığımıza üzülmemiş, yoklukta dize gelmemişiz. Kürt, Türk, Laz, Çerkez dememişiz. Tek vücut millet olmuş, bir çakıl taşını, kimselere vermemişiz. Can vermiş, can almışız bu topraklarda. “Yaradana can borcumuz var” demiş, Azrail’den çekinmemişiz. *** ***** Unutma ki; Habil ve Kâbil kardeştiler... Saltanatlar kurmuş, saltanatlar devirmiştiler... Ve gün gelmiş, onlar da bu topraklara gelmiştiler. … ….. Öylesi topraklar ki bu topraklar, kardeşi kardeşe düşman eden topraklar. Kutsal bir dünyalık… Güneşin üstünde doğduğu ve bir daha batmadığı mekânlar. Bir dünya hazinesi ve bir paylaşılamayan güzellik. Bu güzellik uğrunadır ki, kardeş, kardeşe düşmüş, birbirin öldürmüştüler… ... İşte, o gün bu gündür ki, bu topraklardan kan eksilmemiştir. Ve uğruna şiirler, üstüne destanlar yazılmıştır. … ….. Yedi düvelin yüreği, bu topraklarda atar sevdiğim. ... Dünyanın neresinde olursa olsun, en güçlü devletler, en acımasız milletler, nice can atarlar bu topraklara, düşünemezsin. Ve bu topraklar uğruna, daha nice “Sakarya Türküleri”, daha nice destanlar yazılacak, bilemezsin. Bilemezsin Zeyno! Bilemezsin!... *** ***** Ben, seni sevdiğim kadar, bu toprakları da seviyem. Seni istediğim kadar, bu toprakları da istiyem nur yüzlüm, bu toprakları da istiyem!... Ve biliyem ki, "toprağı kaybetmek, namusu kaybetmek" demektir. Ben, namusun da bekçisiyem... ... ….. Sen; “gelinlik” diyisen. Gelinliğin, beyaz olsun istiyisen. Hata edisen! Hata edisen nur yüzlüm! Hata edisen! ... Unutma ki, sen bu toprakların evlâdı, Anadolu kızisen. Kana doymamış toprakların gelini, kandan rengini almış bir bayrağın evlâdisen!... Sana, “kızıl” giymek yaraşır. Hem de, kan kırmızısı bir kızıl!... ... Sen, kırmızı giyin sevdalım… Kan kokulu kırmızı… Yeter ki göğsünde, bir yıldız ve bir de Ay’ın o bedir hali bulunsun.. Ama bir Edirne, bir İzmir, bir Hatay, bir Antep, bir Urfa, bir Mardin gibi... Bitlis ve Kilis gibi koksun. Giyindiğin gelinliğin kıpkızıl olsun. Varsın kan kokulu, varsın hasret dokulu olsun! Yeter ki gelinliğin; Bayrağın olsun!... Mehmet Cemal SAYDAM ______________________________________________________________________ Şanlıurfa ağzıyla kaleme alınmış dizelerimin, şiir tadında ve şiirsel bir terennümle dile getirilmesi dileklerimle... |