ÜÇ SENEDİR GELMİYORSUNÜç senedir, gelmiyorsun... Saçımda aklar, gözümde duman var... Halimi bilmiyorsun. Yanarım... ... Yüreğimde yangın, ruhumda feryat, dilimde ağıtlarım var. Kimselere söyleyemediğim, kimselerle paylaşamadığım dertler, sebebim oldu. Gün geçtikçe eriyorum. Ve öylesi eridim ki, tutmuyor parmağımı taktığın söz yüzüğü… Çıkardım ve çeyiz sandığımda saklarım... ... Ne zifiri karanlıklardayım bilemezsin. Ne acılar, ne yokluklar yaşadım, düşünemezsin... ... Bir kadın halimle, bir başınayım buralarda... ... Sabahtan akşama, zamanın gamla yoğrulduğu vakitlerde yaşarım. Sabır gösterdiğim acılar, bir koza gibi her yanımı sardılar ki, örümcek ağına takılmış bir kelebek gibiyim. Yüreğim kan ağlar çaresizliğime. Kanımı damla-damla akıtırım içime. Gözyaşıma gem vurdum ele güne karşı. İçten ağlarım. Bağrım tandır, ciğerim fırın, yanarım... Yanarım sevdama ey vefasız! Yanarım!... ... Düşler ve gerçekler... İki zıt kutuptur varlığımda... Ne düşlerim gerçekleşti ve ne de, gerçekler düşlerimle bütünleşti. Etrafıma duvarlar örüldü... Mimarı ben oldum, ustası kader... ... Öleceğini bilmeden, kozasını ören bir ipek böceği gibiyim. Kapandım ki dört duvar odalar arasına, artık ne bir gelenim var, ne de gidenim. Kimselerle görüşmedim. Kimseleri görmedim. Hep seni düşledim ey vefasız, hep seni düşledim!... ... ..... Felâket saatlerinde herkes birer çaresiz, herkes birer yetim. Benim, felâket saatlerim ise hiç tükenmedi. Hiç bitmedi... Ben üç senedir ki yetimim... Etrafıma duvarlar örülmüş, sevda dağıma duman çökmüş olsa da, bil ki yenilmedim. Her yanım tipi, her taraf boran olsa da ümidi tüketmedim. Ve beni bitiren, seneden gelen dertler olsa da, dertleri bile aziz bildim. Onları da, anıları da kirletmedim. ... Ve bil ki, baş eğmedim çaresizliklere! Bil ki meyletmedim şerefsizlere! Kavlimden dönmedim. Hep seni bekledim be hey imansız! Hep seni bekledim! … Alnım açık, yüzüm pak! Yüzüm tertemiz! O yüz ki, gözyaşımla yıkandı... Gözyaşımla temizlendi. Gözyaşıyla temizlenen yüzden daha temiz yüz var mı? Hele de vicdansız! Gözyaşıyla yıkanan yüzden, daha temiz yüz var mı?!... Izdırabımın sessiz sözleridir gözyaşlarım. Ben dertlendikçe ve hüzne boğuldukça varlığım, onlar çıkıp geliverirler. Gündüzümde gelirler, gecelerde gelirler... Dinlediğim şarkılarda, hüzün kokan türkülerde gelirler. Ben onları, onlar beni bilirler. Beni her şey terk etti de, bir onlar terk etmediler... ... Onları incitmedim bir tek gün... Onları kovmadım hayatımdan. Süzülünce gözlerimden kesintisiz, oları yaşmağımla okşar ve varlığımı saran dertleri, bir tek onlarla paylaşırım. ... Onlardır tesellime tek nimet. Onlardır aç kaldığım gecelerime bir yudum su, bir dilim katıksız ekmek. Ve bir tek onlardır, şu yanan bağrımı, buzlu bir pınar damlası gibi serinletenler... ... ..... Kaç senedir ve nice mevsimlerdir uykusuzum... Zamanı ve saati belli değil ürkek ve bir kulağı kirişte olan uykularımın. Ve nice zamanlarda nice duygularda ağlamışım. Bir başıma neler çekmişim, ne yemiş, ne içmiş ve nasıl yaşamışım bilemezsin... ... Dikip de gittiğin güller kurudu... Bir dikenleri saplı kaldı yüreğimde. Çıkaramadım. ... Gülmek nasıl bir şeydi?.. Sahi, onu da unuttum... ... Sırtımdan vurulmuş olmak, namertçe terk edilmek gider ağrıma. Bilsem ki, aramayacak ve bilsem ki bir daha sormayacaksın, “kader bu” diyecek ve ömrüme vakit biçeceğim. Çünkü bir daha ne sevecek ve ne de aldanacağım... ... Erteledim tüm hayat sürecimi... Beklentilerim ise meçhul... Buz keser ümitlerim, buz deryasında. Zaman durur, takvim kudurur oldu hayatımda. İsyanlarım bile işkencede, acılarım baskıda. Ve bil ki, isyanlarım can çekişir artık dört duvar odamda, Filistin askısında... ... Kapalı kapılar ardında, düşler girdabındayım. Çıkmaz sokaklarda, karanlıktayım. ... Bil ki gelmezsen, tükeneceğim. Ve yemin olsun ki, bir daha ne gülecek, ne de kimselerle görüşeceğim... Yemin olsun ki, bu son söz ve bu son haykırış; Vurulsam da yerlere, tek seni seveceğim. Vurulsam da zincirlere, kavlim var: “Seni seviyorum” diyeceğim!... ... ..... Düşle dolu gündüzlerin ve karabasan yüklü gecelerin çıkmazında, uykusuz gecelerin mateminde ve meçhule gebe günlerimin karanlığındayım. Yeter ey vefasız... Dön gel artık! Acım dinmiyor... Huzursuzum, sahipsizim. Üşüyorum. Bir başına kalmak ve severken sevgisiz yaşamak çok zor. Kayıplardayım... Mehmet Cemal SAYDAM |
Sanırım son zamanlarda aynı noktada şiir'in #değerliliği# için çok buluştuk ve buluşmaya devam edecğiz gibi görünüyor...
Öncelikle merhaba;
Şiir nedir? diye başlarsak
Dilin doğuşuyla beraber ortaya çıkan bir yazın türüdür...Şiiri tanımlamak için binlerce ifade kullanılmışsa da doğru ve değişmeyecek bir tanıma ulaşmak olanaksız gibi görülse de kabul görülen Edebiyatçılar tarafından nesnellendirilen yelpaze türlerinin hiç birinde sizin şekil verdiğiniz bu yazınsal türünüz yok!!!
Şiir'i dizeler-mısralar-beyitler oluşturur...makale türü yazınsal devşirmeler değil...
Evet kesinlikle bir şiir havası var ama, bunu vizyon olarak sunamadıktan ve kurgulayamadıktan sonra o paylaşım şiirsel olmaz. Örneğin nerde dize sonu, nerde noktalama işareti nerde hangi imgeyi kullanmasını bilmiyorsanız o sadace şiir'in altında basit bir paylaşım olarak kalır...
+ Yorumları okudum etiket şovu yapılmış biraz bunu yadırgadım...
Bugün üç kişi bir araya gelip kıytırık bir dergi çıkarabiliyor...Ve buna sanat diyorlar...yada belli bir kuruluşun davetlisi olmak katılmak sizi -üst- yapmaz...Bu ülkede herkes şiir yazıyor ama sadece 3 tane şâir çıkıyor!!!
Şekil olarak bende beğendiğimi üzülerek belirtmek istiyorum...
mavi_dans tarafından 8/6/2010 4:28:48 PM zamanında düzenlenmiştir.