Gençliğim
Hayat bahçesinde süslü ağacın,
Dalında tomurcuk güldü gençliğim. Rengârenk çiçekten aldı özünü, Kovanda taze bir baldı gençliğim. Hedefi şaşmazdı, gitti çığırdan, Şeytana uymazdı, aldı ağırdan. Hatamı affeyle Ulu Yaradan! Yolunda, bir aciz kuldu gençliğim. Hiç kimse etmezdi ondan şikâyet, İnsanlık dediğin budur nihayet. Her zaman doğruya etti ziyaret, Güzele, iyiye yoldu gençliğim Gün oldu sefalet geldi kapıya, İsyanı olmadı, sağlam yapıya. Ne paraya esir ne de tapuya, Değersiz, geçersiz puldu gençliğim. Fırtına gibiydi, estikçe esti, Ununu eleyip, eleği astı. Azığı; topraktan bir küçük testi, Dolar mı dolmaz mı bildi gençliğim. Ne çare gelmez ki gidenler geri, Dedim ki unutma, geldiğin yeri. Pişmanlık faydasız ezelden beri, Saçını başını yoldu gençliğim. Hor görme hiçbir an; mazini asla! Gönlünü doldurma, keşkeyle yasla. İtibar gelmez ki altından tasla, Arayıp sonunda buldu gençliğim. Yirmili yaşlarda, dokuz canlıydı, Bir yerde duramaz, heyecanlıydı. Sözünün eriydi, delikanlıydı, Bazen de çekilmez hâldı gençliğim Kırkında bağrına ateşler düştü, Geride kalanın hepsi de düş’tü. Kaç kere haşlandı, piştikçe pişti Hamlığın izini sildi gençliğim. Farkında değildi geçen zamanın, Başına çökecek beyaz dumanın... Nağmesi kesildi artık kemanın, Ha koptu kopacak teldi gençliğim. Hazanda gül gibi soldu gençliğim 07/2010Konya |