kum saatitutukla bizi zaman terk etmeyen bir tek sensin dışarda yağmur yağıyor penceremin camlarına vuruyor taneler sen dudaklarını kanatıyorsun kendinle ben pencereyi açıyorum taneler düşüyor sen niyetine yüzüm sevişiyor derin sessizlikte varsın zaman dursun diyorum el sıkışıp oynayalım böylece yanıp dinlensin kalp uyusun bir suskunluk sonrası tutkunun ilk görsel yansıması sonrası bitiş zili karanlık gök kubbede uçmaya hazır serçeler kıldan ince çizgide hem yakın hem uzak bir soyut resim gibi tüm sıfatların tanımlayamadığı bir yalnızlık tanelerin ortasına düşen sessizlik dansın valsıydı parantezleri açan senin kokun geldi senin tenine dokunduğum an ah utangaç aşk kaçmak neydi ki dudaklarını kımıldatan kösnül hasret yaprağından kırağı düşürdü toprağına delişmen çocuklar biz hüznü de biliriz elbet havayı solurken tanelerin önünde hep bahar değil ya yaşadığımız bir güz çiğdemine merhabayı da saklarız deriz ki yürek kıyısından dökülen közlerimizdi yağan yağmurda ıslanmanın tadını da alırız bir gece daha devrildi takvimden farkında mısın sevgilim ey yüzüm günün gittiğini gecede ağlayan aydan anla isyanlarımı dilimden anla güneşten sakladığım yüzümü yazılarımdan anla kıvılcımları harlanan taneleri tutkudan anla su ver tenime aralandığında dudaklarım ve anlat bana hazan neden oyun bozar olur neden batar kaktüsün iğnesi acıyı ezber yapan göğsüm minyatür kuşlarım gibi acıtıyor geceyi çelik kanatlı rüzgâra ver kendini esintisi yar kokan ruhum özlüyor seni yağmur yağıyor penceremin kenarlarına dudağındaki şekere uzanıyorum o umursamaz yalnızlık yalnız benim değildi ya ... senin pencerene de yağmur vuruyor üşüyor kuşlar pervazlarında nerde doğar güneşin nerde batar bilmiyorsun yakıyor içini yalaz tayların yelelerindeki aşk göçelim buralardan kırmızı bakır renkli topraklara bir olalım bulutun içinde yağalım ekin tarlalarının üstüne taneler gibi aşk koksun saçlarımız en çok gözlerindeki uçurumu seviyorum harelerine sarılan bu kadın kalbi ağzına yakın öpüş vaktinde Aysu |
Kırmızı bakır renkli topraklara
Haydi...