42
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
4852
Okunma
Leylâ’ya
Giden sen,desen gül, yakar köz,tüter can
Yazan sen,bilen gül ,biter söz, düşer can
Ey sevgili !
Hüzüngâhımda açan mor lâleler aşkına
Üç ayaklı sehpaya asarken son sözümü
Helâlliğini iliştir yüreğinin ortasına
Yetim kalmasın sürmeye bulanmış bakışın
Ceylan nazarında bitişlerim
Etrafına duman düşen mor dağların,
Eteğine yapışan pencere önü yalnızlığında
Hücre hücre sararken lâlezâr düşlerini
Tenin toprakla hemhâli yakın
Ey sevgili !
Gece, bir tomurcuğun ortasında dönerken güne
Sen kaç şafağı suladın incilenen gözlerle
Tıkırtısında muştu aradın belki bir yusufçuğun
Ahh ! Süleyman olsaydım dedin… Kim bilir
Kuş dilinden muştu alaydım mor lâleler aşkına
Yıkıntılara gömülü hamasetimi diriltirken
Kös vuruşlar her nağmede sızlar yüreğim
Mevsim-i lâle düşerken takvime
Savururken seher yeli kokusunu
Gamzeye düşer gülüşlerin ey sevgili
Şahidi mor lâle
Batar gün, gelir ay, ve son söz, doğar can
Hecem sen, yüzün ay, bakan sen,kalır can
Ey sevgili !
Kağıt, kırıştırdı yüzünü yokluğunda
Ortasına düşen yokluğuna tutuldu dil
Kalem üzere yeminlerin bozumlarında
Tövbesine çekilen doksan dokuz münâcât
Bin keffâret fukâra doyurdu hiçlik
Yine ve yeniden mor lâleler aşkına
Susmak payıma düşer,zehir zemberek ahid
Bu yazgımsa kabülüm, çekilir/ olur zahid
Hâtem’ül enbiya’ya
Gül yangınlarında söz, yanar ya ocak ocak
Bülbül çileye düşmüş, konar ya bucak bucak
Ey Sevgili !
Çölün bağrında tomurcuklanan kâinatın adı
Fahri kâinat efendimiz
Mor lâleleri açarken Hirâ’nın
Titriyordu insanlık adına ümmî bakışların
Söz ikra’ya kesiyordu
Kesiyordu ikra’ya
Ve Cibril, muştuluyordu bir keşişin bildiğini
Mor lâleler aşkına
Halime’nin sütüyle akıyordu bereket,
İnsanlığa damla damla
Gölge eden ‘’o bulutçuk ’’ gülümsüyordu
Emin
Ya Muhammed’ül Emin
Süfyanî bir yanılgı da kavrulurken Mekke
Cehil içinde -ebucehil-
Hatice’si vardı,sardı titremeyi mutlak imânla
‘’Hatice’tül Kübrâ’’
İnanların anası,Muhammed’ül aşka
Kâbe etrafında siyahî bakışlı putlar
Keserken insanlığı haraç
‘’huzza’’ adına diyet
‘’Kız çocuklarının tenine yapışırken bedevî yasa’’
-hind- dişliyordu inananların ciğerini
Bunları sen yaşadın ya, ey sevgili !
Taşta doldursalar Bedr kuyusuna
Verselerde eline ‘’Şemsî ve Kamerî ‘’
Dönmedin davandan
Mor lâleler aşkına
Sadâkati örümcekte gördün
Ve dahi bir çift güvercinde
Yol, hicrete düştüğü vakit – Athal- önünde
Ruh, elest’ten beri muhâcir ya
Ensâr’da Medine
Sen Kâbene hasretken duman duman
Atan İbrahim adına
Cibril ,’’Sure-i Fetih’’ tebliğinde ayet ayet
Vakit tamam Mekke-i Fetihe
Zaman, artık o zaman
Bu kez, bu kez ensâr Mekke ya,
Bereketli kılınan belde
Ve çığırtkanlar bağrıyor âvaz âvaz
‘’Dokunulmasın ebu süfyan’ın evine ‘’
‘’Dokunulmasın ebu süfyan’a sığınana’’
Sirke- ekmek aşkına
Kölelikten âzâd kul Bilâl
Allah aşkına tırmanırken Kâbe duvarına
Mütebessim
Ruhunda eserken âzâtlığın rüzgârı ılgıt ılgıt
Felâh’a çağırıyordu insanlığı
-Hayye ale’l-felâh-
-Hayye ale’l-felâh-
İşte o dem kırıyordu zincirlerini köleliğin
Kul Bilâl
Bir hutbe hakkın kalmıştı emir ilâhi
Okunacaktı cümle insanlığa
‘’Vedâ Hutbesi’’
Boyun büküyordu mor lâleler
Mahzûndu lâlezâr
Çölün yüreğine figan düşüyordu
Hasan-Hüseyin’in misâli gözüne yaş
Ve bana yazmak düşüyordu ağır ağır
Salât ve selâm üzere ey sevgili !
Senin söz,yazar ben,duyan can,budur öz
Giden gül,kokar an,tüter bil,kalır köz
Mevlâ’ya
Mor lâle devşirirken, makamda bin ah hüzün
Rayihasına meftun,bakışlarında yüzün
Ve ben giriftar olan ki,
Cezbesinde , koynundayım bir mâbedin
Tozlarına yüzümü sürerken o muhâcir’in
Ensâri bir şefkatte muhtaç zühtlüğüm
Suhuf suhuf akarken kâinat
Yangınların suya kesen alevlerinde,
Lâlezârdayım
Dokunurken toprağa teni bir mor lâle’nin
Azaptayım
Ey sevgili !
Rahle üstüne değerken gözyaşım
Ravza güllerinin kokusunu yayar hakîkat
Bedr kuyusuna düşen zerre’yim
Arıt beni
-Sıtkımı sıyırdım-
Cismi fâni sözlerin hiçliğinden
Kırık testi misâli söz tutmuyor yüreğim
Sızıyor mor lâle’nin gözünden
Rahmetine sığınan –kehf- diyarındayım
Ey sevgili !
Hangi dağ titremez ki, - ol- emrinle
Hangi yara derman bulmaz
Hangi mâşuk ermez visâle
Hangi Yusuf (as)
Hangi Yunus (as)
Hangi Eyyüb (as)
Hangi Âdem (as)
Hangi İbrahim (as)
İmtihan olmaz çilegahında
Sen Rahmansın
Ve Meryemî bir adanmışlığı yalnız
Zekeriya’ya (as) nasip edersin
Elif Lam Mim üzere koyarsın mühür
Tamamlarsın nuru huzme huzme
Zelil olur nemrud ve dahi firavun
Sen Semi
Sen Basîr’sin
Sözüm aşk, yanar göz,düşer ah, kanar can
Yürek ram, dokur dil,yazar el, döker can
Ey sevgili !
Zü’l - Celali Ve’l – İkram
yahya incik/şanlıurfa/2009
01.05.2009 saat:20:50