Vuslat
sağır hiçliğimin ılık sesi tortunda
ayık anda durduğum bir kerte murat haykırışı gibi sesinin uzak çığlığı gelmek kendimden yarılmakla münzevi asık kirpiğinde dar çekmek nefesimi en derin damlamdan dışarı artık zamanlar kopuyor kendi suçundan nüans kırıntıları hatırımı kırbaçlayan soluk tualinde ırak toz kokusu eskimelerimin bir pikap neğmesini soruyor eflatun gülüşlerinin bir sefer atıyor çığlığını orta yerimden bir tek dökülüyor boğazımın hırıltılı sesinden bir ben ıslanması yamacında kar beyazı ipeğinden durmak aklınla kavgasında yorgunluğunun yakın mesafesinde korkak kendinin soluk deltasında çürümüş cismimin makul olandan yana sessizliğimin ay ışıması gri kara k/aybı bekleyişimin yol kendinden ırak bekletmeli sisini gülüşümün mavzer hıçkırığı gibi kusmak ömrünü dikmek gözbebeklerimin terine yeşil dönüşünü mavi ışıl gözlerinin vahası kızıl azgın üşümemin bealası yeşil köhne varlığımın duası durmak ortasında bakır gün batımı sonrasının ve solumak bir ömrü bir günmüş gibi kayıp vuslatımın... |