ERKEKLER AĞLAMADAN ÖLÜRLER...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ağlarken öldüğün öyle belliki
yine de son umut olsun günahkar dilden bir dua sana mutlulukla....humeyra
sol kolunun sol nabzında atıyordu can
ve sol böğrünün sol üstünde ölüyordu anbean adam yine de bir şeyler bekliyordu zamandan tatsız dudaklarında ölmüş tüm sözlere rağmen laçkalaşmış bir gündü onun için oturup koltuğuna düşündü neden ve niçin ne çok şey kazanmıştı düşlediği mutluluk adına ve ne çok şey kaybetmişti şimdi hiç olan uğruna ecel miydin bana sen ecel miydin ömrüme dedi adam fersizce dalgındı gözleri ve sonu olmayan bir gurbetin gözcüsüydü şimdi çevirip başını tek kanatlı dar pencereye dokundu günün alnında ışıksız kalmış perdelerine saldı bakışlarını önünde uzanan kör sokağın sol köşesine dayanamdı yüreği terkedildiği bu yola bakmaya "ölüm ektin ömrüme zalim" diyebildi ancak getiremedi cümlenin sonunu titredi dudakları hissizce yığılıp dizleri üstüne o koca adam ağladı b/ahtına unutacaktı....unutmalıydı da b/azan geceden b/azan hiç şeyden b/azan her şeyden b/ekliyordu b/eklediği neydi çoğu zaman gırtlağına kadar doluydu kaç dünü unutup kaç sab/ahı karşılasaydı bilmezdi say say günler bitmezdi dört metre kare odasında tek başına k/anında sön/dürüyor son iz(marit)ini boğuşuyor ısıran hatıralarla iliklerine kadar boş kanı çekilmiş yaşarken ölmek meğer buymuş bazan yer çekimi bozuk kör dün/yasında büyürdü ateşler üstünde ayaksız yürürdü görmez olmuştu var olan t/onlarca gerçeği gözü sahiden bu adam kör(müy)dü göremiyordu güneşi bir türlü ısıtma beni der gibi y/anarak direniyordu saçlarını izinsiz okşayan rüzgara ne demeli ya şakakların da z/amansız boy gösteren soysuz kış mevsimi d/okunma zaman d/okunmayın b/ana diyordu o şimdi koca bir buz deniziydi sırtını aysberge dayamış bir yalnızdı bıçak sırtı bir ayaz kesiyordu durmadan bileklerini ve k/anında sayısız a/sırlar devriliyordu aynada gördüğü resim kimdi insan kendine nasıl bu kadar yabancı oabilirdi söylemek zor gelsede gerçeği biliyordu gördüğü kendi değil gidenin gölgesiydi ondandı güneş gündüz de değil gece de düş diye aranırdı son umut bir bakış bir gülüş ve tatlı bir söz geçti gözlerinin önünden son resmide sildi fersiz hatıra defterinden kapadı kirpiklerini adam bir cehennemdi yine görünen... on-altı-mayıs-iki-bin-on...humeyra... |
‘’Erkekler ağlamadan ölürler’’ aslında bu başlık bana o kadar yakın geldi ki…
Belki de ağlamadan gözlerimi kapayacağım.Gözlerim ağlamaya amatör kalmış sanırım.
Böyle olunca da göz yaşları hep yapay kalmıştır.Sakın ha sakın, ağlamayı bilmiyorsunuz
demeye kalkışmayın; çünkü ağlar sel olup akarım üstünüze.Bir başka şey anlatmak istediğim,
bir başka şey benim istediğim.
Bu yönü bir kenara atacak olursam,
Tekrarların çok yakıştığını söylemek isterim. Daha önce de ifade etmiştim: tekrarları kullanmayı bildiğin an,
o şiir bir can daha kazanmış olur; ama yapamadığın anda da,bir can eksilir şiirden.
Bu kadar hassas,bu kadar sert çizgileri vardır.Bu riski göze alabiliyorsan ne âlâ.
Adam’ı gözlemlemek’. Bu şiirleri bir başka sevmek gerek…
Biraz da hikâyedir güç veren şiire.Bir çok kişinin görmek,okumak istediği bir şeydir aslında bu.
Hikâye olacak ki beni bağlasın’diye der okur. Evet burada da bu var.Yok diyen parmak kaldırsın
ve tahtaya kalkıp anlatsın lütfen!
Bütün bunların ötesinde müthiş bir akıcılık var.Kesinlikle.
Nefesini tut ve okumaya başla…