Yetimliğin feriyetimhane duvarlarına asılı kaskatı gölgelerin şefkat yumağı arayan süt dökmüş bakışları! yalnızlığın kokusu sinen kuyularında ağlayan çocuklar aç heveslerini yaydıkları sahipsiz günlükler gibi aslanağzı büyüyen tuzaklar düş sararımı küs yastıklarında dişlerini sıkarak hayata uyuyan sarmaşık kaderleri demirlere dolanan kollarında avuç avuç yetimlik üşürdü emerken baş parmağını hasret göz bebeklerinde sarkık hayal etler boş aralığına konan tahammülsüz avuntunlar yalnız serçeler çalardı camlarını! narin titreyişlerin öç biriktirdiği büküklüğün saçağında ağır sorgulamaların dev adımlarında çivisi çıkmış kavga mıh çakardı beyinlerine küçülen gövdelerini asarken duvara kızıl kubbe çatlar içlerine gürlerdi dönüp dönüp çaldıkları pas tutmuş tokmaklarda büzülüp kendilerine sövdüklerinde… süpürülen geçmiş ezik omuzlarını kırbaçlardı ah Yar siyahtı yetimliğin göçen feri Sude Nur Haylazca |
Siyahtir yetimligin feri....duygularin yetimligi ve hayallarin ketumluguna manali bir gönderme vardi bana göre siirinde...her zaman derim ya, bir Sude Nur Haylazca siiri bu diye, iste aynen o dedigimin yeridir, bir Sude Nur Haylazca siiri bu ve siirin en kücük tinisi bile kimligini haykiriyor.....
Gönlünün imbikledigi manalari kaleminin mürekkebinden ne de güzel dökmüssün....
Yüregine saglik demek az gelir de senin gercekten yüregine saglik, sana imreniyorum...