AŞK DENİZİNE DÜŞEN KISA METRAJ CEMRELER/ BİRİNCİ CEMREsen .... diye başlar film... manalı ve derin soluklu bakışlarla geniş kipli yeminlerle düşer ilk cemre serüven macera dolu hayatın ilk belgeseli uzun cümlelerle d/okunsa da adı aslında her sevda başlarken kısa metrajdır kumaşı.../ hep sen tek sen.... başka bir gölgeye bölünmeye mahal vermez önceleri işte böyle başlar aşkın m/asalı tümceleri...! devinim sevilme sevilim arasındadır sinameki değildir daha düğmeleri debisi geniş kiplere metrajı uzamaya yeminlidir belge/sel/in suyu çok hoş ve tatlıdır bir kucak dolusu heves/ten akar göllerine sevda şırıl şırıl ırmakları olan bir dağdır bu münhalde bırakıtı umuttur henüz tuzu karışmamıştır daha suya ,deltası da hüzüne...! derler hani kural yer zaman mekan tanımaz oysa bu kuralı esas kimse tanımaz ilk ihlal burda düşer meclise! zaman mekan özgürlük filan topyekün bir hiçtir çünkü sen sevmişsindir ve sen k i m s e değilsindir sevdiğin sadece senindir gerisi de hikayedir...! bir müddet sonra hırçınlıklar düşer koylarına kıskançlıklarla kol koladır ihtimal sevda genlerin kılıcıdır çekilen tornistandan ve o da fıtrattan şecerelidir , doğuştan havadan kıskanmış bir kere Adem Havva’yı velhasıl kıskanmak bu işin amortismanındandır...! bir lav dileğidir düşünde aşk tüter yavaş yavaş eteklerden kızıllar ilk ayrılıklarla pişer ilk yemeği ki; yağmurla gelen üşümedir bir nevi ıslanmasına engel ol der genler! aman sakın salıverme ellere mercimeği! üzerine sadece senin yağmurun düşmeli ...! kıskanmak g ü v e n e m e m e k t i r asıl da denmez açıkça gölge izi takipler yakın markaj tavsiyeler hep, çengellere asar usun şeytanını hani sevmek ; açık kollarla gösterilir ya çocukluktan beri bu huy kalıcıdır ölene kadar da büyümez, _hadi göster bakalım ne kadardır sevginin seviyesi ne dünyalar yeter bu açıya ne de uzayın evreni lafta kalacak bile olsa yine de görsün ister sevdalı peyniri neylesin mabud o sevda izleri görmeli...! iki taraflı hızardır sevda kıskançlıkla işkillenince hele hissettirdikçe izini daha da keskinleşecektir lezzeti derler ya ; aşkta av olmalı kovalanmak için kaçmalı! yani kıskanmak yerine kıskandırabilmeyi bilebilmektir bilinir ki; en iyi defans hiç i l g i l e n m i y o r m u ş gibi ilgilenebilmektedir...! işte ondandır ya daha tavla öğrenmeden tavlama sanatları merakları cazibe çekicilik ve esaret harları beğenilmek tatlıdır uluorta gösterişi pek sever de lakin terkediliş ağlamaları yorgan arasıdır nedense...! askerlik anılarının ve avcı masallarının boşa günahı alınmıştır aslında en derin gün/ah çukurları bu zamandaki düşükler için kazdırır ve esasında tecrübe k a y b e t t i k ç e kazanılırken aşk t e k m e y i ... y e d i k ç e yazdırır...! en çok bağıran canı en çok yanan değildir...! en çok bilen de en çok okumuş! ama şüphesiz bir gerçek vardır ki; en çok canı yanan en çok kaleme dokunmuştur...! ToprağınSesi |
en çok bilen de en çok okumuş!
ama şüphesiz bir gerçek vardır ki;
en çok canı yanan
en çok kaleme dokunmuştur...!
Güzel dizelerinizi beğeniyle okudum kutlarım arkadaşım.selamlar.