Okuduğunuz şiir 25.2.2010 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
Ferman-ı Kays
Eflatun bir hatıranın Yürekten toplayabildikleri kadar özgürsün... Kays’ın fermanında Mısralara tutsaksın...
Gecenin sürgüsünü çekince gözlerine şafak Körlüğün kadar olgun Duydukların kadar uzaksın...
Yarım kalan şiirlerin soluğu saçlarımızda kendinden geçerken Düşerek büyüttüğümüz çocukluk Ürkek cümlelerin kıyılarında suskun...
Bilmediğin betimlemelerle söndürdüğüm ateşin Tende kül rengi pişmanlıklarımızdır Gridir adın Ve maviye yasaktır...
Şakağından vurulmuştur huzur Kanrevan içinde Yalnızlığımıza sığınmak Terk edilmeler adına Alınan son adımdır...
Aslında Günahlarımızın boynunda İleriye doğru atılan her adımın yankılarıyız...
Bir siyasi düşünce kıvamında Sağa ve sola bölünmüş Önemsenmeyen bir mektup gibi Tam ortasından yırtılmışız sadakatin...
Baharı kışa çeviren Sonhabarı mazlum kılan Yazı unutturan bir hikâyenin Kuzeyi ve güneyi Yorgun bir savaş meydanında Kalabalıklığın tam ortasında İki yabancıyız Bilinmeyen bir melodinin son iki notasıyız
Hiç tanımamış gibi gözlerimin rengini Tende hiç öldürmemiş gibi arzularımızı Sinede bıraktığın kokuları sökerek Kuytuma düşen gölgeni kurban ederek ayrılığa Git...
Artık Leyla başka kollara sarmalanan Kays başka yüreklere dağlanan İki yabancının kitabında Birbirine el ölümsüz kahramanlarız...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ferman-ı Kays şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ferman-ı Kays şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
gittiğim yerlerden şiirler serpeceğim aramızdaki yollara ablam bu sayede sen mısraların üzerinden sekerek ulaşacaksın bana şiirler serpeceğim kıtalara sarılarak ulaşacaksın bana...
cansın candan öte bana güç veren su'sun...
rüzgârın hiç eskilmeyecek çünkü biz rüzgârı sürenleriz...
Uzun zaman oldu burada soluklanmayalı daha doğrusu konuşmaya cesaret toplayamayalı zira gelişlerim olmuştur mutlaktır ki tahmin eder kalem. Hazır bunu demişken bir şey daha, burada genelde ses beklentisi oluyor bende evet enteresan ama öyle; sanırım bu da bu kalem şiirlerini sesle tanımaktan kaynaklanıyor. Gerçi bir bakıma ses olmasa daha iyi olur diyor aklım hani şiir bir taraftan vuruyor sesin vuruşu da ayrı taraftan …
Demek oluyor ki “kalem hakikaten şiir yazıyor ve de genel duruşlu temasını da son derece önemle taşıyor” yoksa aciz okur olan ben karışık karışık konuşabilir miydim..
Şimdi şiire bakalım:
Evvela en ama en çok dikkat ettiğim durum olan yazım , şekil, renk kısacası sayfanın kompozisyonu için konuşmak istiyorum. Evet zevk ve de renk tartışılmaz ama kışın kısa şortla çıkılmayacağı gibi şiir adındaki ağırlığı bir turkuaz tonuyla konuşturmak da haksızlıktır diye düşünüyorum şiir’e. Hani bir Lara Fabian’dan je t’aime dinlerken gülmek, kahkaha atmak anlamsızdır ya işte kalkıp da kalbin ağırlığını uçan,kaçan renklerde sunmak da buna eşittir. Buradaki siyah , beyaz renkleri gözü itmiyorlar ve de başarılı tamamlama yani beyaz ile mavi karışıklığı ya da beyazı griye bulamışlık yok – bana da kırmızı kullanıyorum diye eleştiri geliyor ama kalkıp da çingene pembesi kullanmıyorum en azından ayrıca yeşile kırmızı kullanmıyorum- . Velhasıl kelam sayfanın önemsiz duruşu yok hani nedir okuldayken müdür karşısına çıktıkları zaman erkek çocuklar ceketlerini iliklerler ya – ya da benzeri durumlarda- burada da gözlerin düğmelerini ilikliyor okur daha doğrusu ben okumaya başladığımda ikinci kelimede başlayıp bir o tarafa bir bu tarafa oynatmıyorum gözlerimi…
Yazım durumları sonra , derler ki harfleri ne kadar karıştırırsanız karıştırın ilk ve de son harflerini doğru yerleştirdiğiniz sürece vereceğiniz kelime ya da işte onlardan oluşan cümleler mutlaka doğru okunur yani okuyan anlaması gerekeni anlar. Tamam kabul ediyorum ama kimse bana şiir okurken bulmaca çözdürmesin please! Zaten her kalbin kendi çıkmazlarında kaybolmuşluğu vardır ; şiir okurken kendini hatırlar ve ona sızlanmaya başlar işte bu haldeyken emek harcanan ve de şiir adına hakikaten uğraş verilen yerde okuru çıkmazlara sürmek yanlıştır. Vallahi de bir ikiye tamam derim de üçte yok olur giderim. Ayrıca okura saygının da gösterimidir. Bunun için syyahcptn ( bu arada rumuzun seslileri neden yok ki) sayfasında şiir okumanın güzelliğinin yanında bir de kendime okur diyebilmek, önemsendiğimi düşündürüyor teşekkür de etmek gerekiyor.
Ve gelelim şiir’in inine,
Dün ilk baktığımda kalem adını görmeden Kays’ta tutuldum ; aslında zaten bilinir ki O’nun Leyla’ya olan aşkından çoktur halkın onlara olan aşkları. Biraz daha deliliğe vurursam Leyla olması da şart değildir seviyorsa kedim,köpeğim bile daha değerlidir insan suretindeki kendini bilmezlerden. “kendini bilmeyen” şiiri öyle bir yerde noktalamış ki şair dedim ki bari hakikatleri bulaştırmasaydı , aldatılsam üzülürüm belki ama aldatılmışlığımı Kays’ın hiçliğine tercih ederim bari teselli göreceğimiz gerçekler olsun yanlış mıyım.. Burada öldürmeyecekti kalem içime demirlenen ask gerçeğini..
Her neyse..
Mevzuyu anlamış olmanın güzelliği yeter bize..
“Eflatun bir hatıranın Yürekten toplayabildikleri kadar özgürsün...”
okurken eflatun ! da takıldım. Eflatun hatıra derken bir daha tutuldum…Hani anlamadığımızı iki kere okuruz ya ben onu yapmadım ama sonuna kadar eflatunla gittim. Eflatunun anlamları da çoktur bende acabah hangisini giydirsem buraya diye de düşünüyorum ama sanırım doğrusu yine yorum olacaktır “eğer ki kalbi şiire dökebilecek kadar “ ise sanırım “güç” ten olan anlam daha doğru olacaktır ki bakınca sonraki üç dizede de bunu zaten görüyorum.
“Kays’ın fermanında Mısralara tutsaksın...”
ve burada özneye bakmak dediğimi tamamlamaktır…
Bunun için işte bu kalem kıymetlidir defter kalemleri içinde. Bir kalem daha bilirim ki kalp parçalansa “seviyorum” der de başka bir şey demez burada da var sevmek de boyun eğmek yok, susup kalmak yok ve “söyledim günahı boynuna” ifadesinin anlamını – lütfen geniş düşününce anlam tespiti yapın yoksa bunu görmeyin olur mu- kalemin çiçeği gibi görüyorum hoş böceğe çiçek demek ne derece mantıklıdır bilmiyorum ama var kabul buyur sen..
Ayrıca imgelemeye ve de kullanımlara ayrıca bir hayranım. Neden mi ? Şimdi şöyle kelime kelime imge normal, olağan kullanımdır ben de yaparım o da bu da şu da vs. vs. Ama burada söylemek istediğim çok daha farklı bir daha bakalım aldığım ilk iki dizeye :
“Eflatun hatıranın yürekten topladığı”
hatıra da bildiğimiz bir ifade yürek de toplamak da renkleri bilen için eflatun da ama yine de kimse kolaylığı söyleyemez burada…Sanat göstereceğim diye everest’ten harfler alınmıyor , Fransızca bilmeyene Fransızca okutulmuyor. Kutluyorum ayrıca..
Hani hece yani aruz,hece vs. kurallı şiirlerde bir şeylere dikkat edilecek ki ahenk yakalanabilsin yoksa bir tarafı Afrika bir tarafı avrupa’dır ama böylesi de yanlıştır. Derler ya serbestte işte hiç kural yok koştur atı istediğin tarafa böyle söylenenleri duyunca garip garip bakıyorum hatta …hatası bana…neyse gelelim mevzuya. Serbest şiirlerde aman aman bir kurallılık yoktur ama kuralsızlığın kurallılığı daha da zordur. Evet her dize 11 hece ya da 14 ya da vs. olmak zorunda değil açık-kapalı hece ayrımımız da yoktur, dörtlüğümüz,beyitimiz bendimiz de vs. ama bunları yapma zorunluluğumuz yok diye de lütfen akıcılık, ahnek vardır denilmesin. Kafiyeyi de her dizede yapmayın ama ses uyumları olmak zorunda.
Misal,
“Bilmediğin betimlemelerle söndürdüğüm ateşin Tende kül rengi pişmanlıklarımızdır Gridir adın Ve maviye yasaktır...”
burada kafiye yok..ama ses benzerlikleri var değil mi işte bu da neye sebep oluyor biliyor musunuz yazdığınızın nesirden farklılığına kanıttır kalbiniz için; özellikle çok ama çok dikkat ettiğim melodi durumu, ritmi, notası ve çaldı yani davul,darbuka – hadi sizin için keman olsun- yokken okura bunu harflerle dinletmeniz gerekiyor. Tamam mecbur değilsiniz ama ben gibi okur sadece o sayfayı bir kere okur…Dediğim gibi dize içlerinde de asonans, aliterasyon gibi uyumluluk kaydedecek durumların varlıkları şiir çıtasını daimi ama daimi yukarıda tutar. İlla hece yazacak değiliz kafiye,durak için ki serbest yazan bazı ustalar vardır bizim edebiyatımızda eğer çalışmalarını incelerseniz görecekleriniz gözlerinizi aydınlatır…
-zaman yaşlanır umutları eskitir yine umutlanırı(Z)-
derler o büyükler , biz kendi sandığımıza bakalım,kendi torbamıza ; ihaneti yazdırtan olmama adına..
Daha değinecek çok yanı var ya bu şiirde şiir’in ama bu kadar kafi diyelim..
Şiir okumaya gelene şiir okutmak kadar güzel misafir perverlik taktiği yoktur ya hakkı ile yapıyor bu kalem.
İmge güzelliğinin, gücünün ve zenginliğinin zirveye çıktığı bir şiir okudum. İnce işçilikle örülmüş satırlar. Yüreğinize sağlık. Duygu dünyanız var olsun. Selamlar sevgiler. Kutluyorum.
Evet.. Hayat denilen çarkın içinde her birimiz belki başka kulvarlarda olsa bile bir şekilde; Mecnun, gerçek adı unutulmuş bir aşık. Kendinden geçmiş bir aşık. Kendini kendinden geçtiğinde bulan bilge aşık yani 'Kays' değil mi? Hayat yolunda Leyla'sına kavuşmayı isteyen. Bu leyla bazen candır, ilahidir, bazen sevgili bazense huzur, vefa, sadakat, hakikatli dost.. Savrulur insan denilen, savurur o hayat denen.. Savururken can yakar. Sınar insanı. O sınavda bahara kar düşerken, bazen kış bahara döner. Dillerde kalır bazen sadece değerler. Yitirilir, kaybolur. Kaybolunur.. Duyduklarını duymaz olur. Hatta bazen kör olur, bakarken görmez bile göz. Avutursun kendini nedenlere sığınarak, kendince sebep/ler bularak. Kendince kahraman olarak, ya da karşındakini kahraman ilan ederek.. Ve sonra.. yalnızlar, yalnızlıklar, acıyan, anılarla dolu yürekler ordusu.. Ve sonra, sonrası; işte böylesi özene bezene seçilen sözlerle kelime olur, düşer yürekten kaleme, cümle olur, dize olur, düşer güne. Hakkı ve layıkıyla.. İç dünyanın, yüreğin tüm duygularına dokunup, herbirinde gezinti yapılıp, böylesi güçlü bir ifadeyle kaleme dökülmüş 'Şiir' olmuş, şiir olmuş işte.. Tebriklerim çokca. Kutlarım sn. şairim kutlarım yürekten. Saygı ve sevgilerimle...
sera. tarafından 2/26/2010 10:25:23 AM zamanında düzenlenmiştir.