O bile yeter
Esrik bir zamanın koynunda boylu/boyunca
Uzanmış kendimi seyre dalıyorum Şakağımda düşünceler namlusu Böğrümde gidişine saplanmış paslı bıçak Duygularıma rehin yüreğim Büyüyen acılarıma küçüldükçe ben Şehirden çocuklara misket yuvarlıyorum Ve şimdi demleniyorum kendime Bir yudum acı/kırbaç izinde dudaklarımı döverken Adına bıraktığım iz/çizgilerinde Yıllanmış şarap ekşimesi tadında Tenimin titrekliğine ovarak avuçlarımı Gidişine kırılan dizlerimi çekiyorum sineme Ve / ayyaş göz ucuyla aralıyorum sen bakışımı Ah… Sultan bakışlı sevgili Fatih’in eseriyle gök kubbeye yükselerek Beyazlar içinde gelişini hayal ederken Şimdi sesinin düştüğü yere, Serilmiş gövdemi buhranlarında yıkıyorum Olsun… Ferime mühürlü hayalini aynalara çizerim Ruhumu ayak izlerindeki heybet ile ez Rahvan atları dörtnala koştukça içimde Aydınlığa uzanan şafaklardan gel Bir ceylan ölüsü gibi devrilse de gövdem Son soluk cellâdı gibi bak yüzüme O bile yeter… |