Rüzgârın KızıRüzgârın kızı! Üşüyor mu ellerin? Yanakların ne de pembe Göğsünden taşan, tel tel Uzun saçların, Islak Gölgesine vurur mu teninin, Yalnızlığın Yeşil ve ıslak Soğuk ve fırtına Bir otobanda, trafiğin ortasında Deli misin rüzgârın kızı? Bedeninin ısısı kutuplarda Yağmur ve karanlık Sen ve su Yıkanıyorsun elbiselerinle Hiçbir zaman sana ait olamayan Emanetler... Tanrıları ağlattın! İnme gibi yaşları Dur, rüzgârın kızı! Ben kapılmak istemiyorum seline Yahut helak olan bir kavimde Senin boynunu eğene olmalı bu fırtına İçine alıp evreni süpüren bu hortum da ne? Tanrısız mı kaldı, yeşil çimenler? Senin derdindeyken Tanrı Rüzgâra yenilen şemsiyeler, örüyor üzerini Yine ıslak Yine saçların uçuşuyor Lahanaya çalıyor morca kesilen soğukluğunda Rüzgârın kızı! Kristal bir buz kaldı yaşların Yenilerine yer yokken, Şişiyor, o küçücük yüreğin ... Islak ve parlak Ayın içinde bir adam izliyor seni Yetmiyor elleri Dokunmaya Yanaklarını okşamaya... Rüzgârın kızı; kanatsız Rüzgârın kızı; hasta Rüzgârın kızı; ağlıyor Ağlar mı? Uçmaz mı? Savrulmak ne kelime, savurmaz mı? En uzun ömür, biçilmedi mi ömrüne Rüzgârın kızı! Tanrı, vermedi mi eline herşeyi? Yıkılmak mı? Tanrıları ağlattın! İnme gibi yaşları Dur, rüzgârın kızı! Ben kapılmak istemiyorum seline Yahut helak olan bir kavimde Senin boynunu eğene olmalı bu fırtına İçine alıp evreni süpüren bu hortum da ne? Baban görmesin yaşlarını... Bu ıslak Bu yağmur Çevirmesin seni,...’e Halime Erva Kılıç’ |
mükemmel
Saygılar halime erva kılıç