SENİ UNUTMAK İÇİN
Bırak, çek git artık
Boş kalmalı bu aşkın bütün odaları Yokluğunun yarattığı derin ıssızlıkta, yürümeliyim yalnızlığımla Anmamalıyım asla, ismini bir daha Boğulmak da olsa ucunda Azgın bir okyanus girdabında… Hayalinle buluşmamalıyım, hiçbir yaz akşamında Aramamalıyım, kayıp ilanlarında sana dair bir ipucu Devşirmeyi öğrenmeliyim artık gülüşlerimi ağlamalardan Hilekâr gözlerini ve yaralayan tüm izlerini silmeliyim Sana, kendimle yaptığım sohbetlerden aşina Odamın, yaşlı yorgun ve soluk tenli duvarlarından… Şakaklarımda dayalı duran Sensizliğin, paslı tehditkâr silahını, elimin tersiyle itmeliyim Okudukça canımı yakan, acıtan Düşüncesinin özünde hep seni saklayan Beyaz kâğıda, karakalem çabalardan vazgeçmeliyim… Raflarda tozlanmış, bilinmez neden hep arka sıralarda kalmış Mutluluğu anlatan, eski bir masal kitabının içine girmeliyim Duru, dingin, mavi bir göl kenarında, huzurlu yaşayan Ölümsüz nadide bir çiçeğin, hüzün rengi, sarı yapraklarına sinmeliyim… Bir yol bulup girmeliyim Adım adım, adını sır gibi saklayarak, katetmeliyim mesafelerini Yaşanılan bütün zamanları yanıltarak Arayanalara, ardımda gözyaşlarım dâhil Hiçbir iz bırakmayarak… Koşar adımlarla gitmeliyim, batan güneşin göğsüne doğru Bağıra çağıra, dolayarak dudaklarıma Sürükleyen, teselli veren, başı olabildiğince dumanlı, herhangi bir ayrılık şarkısını Beyaz, gizemli, kansız ve sebepsiz, bir intihar öncesi aydınlığında Yağmur sonrası dökülen tüm gözyaşlarımı doldurarak avuçlarıma Yurdundan kovulmuş bir halkın, kervanının uğultusuna karışıp Düşmeliyim yollara, sensiz, sessiz, soğuk bir akşamüstü… Mehmet akif çetinkaya |