hazandan adamlar...perdeleri hüzün kokan evlerin dış cephesi deniz görse kime kâr? en fazla... mutlu diye daha geç paslanır balkonda yağ tenekesinden bozma saksı ve toprağında biten çiçek deniz havasından olma gürbüzlüğüyle erken şımarır biraz zordur huzurdan caymak ki sırf bu sebeple belki sıvası daha geç savrulur kaldırımlara dışı (nedense) gri boyalı binaların... hepsi bu kadar. dostum kabul et/ sen... bunlardan hariç bir şık’sın üstüne üstlük bir de hüzne sevdalısın hayatını çürütmeye meyillidir senin gözünden akan/ tamam; çek iskemleyi pencerenin önüne denizdir/ mavidir/ dinlendirir de seyret seyret nereye kadar?.. tam da onu diyecektim/ uzandın bırak elinden şu plağı/ naaşı döndü bırak da rahat uyusun yerinde üstât bilmez miyim işte o nağmeler ah!.. her nakaratında "çık da gel!" yalvartan eş/ dost/ yâr/ evlat! en iyi ben anlarım/ çalarken iyidir de dostum kabul et dönmeyecek/ yani... dinle dinle şarkılar da bir yere kadar. keşke hep gülsen de/ bu defa anlamıyorum sanma; dudağının ucundaki kıvrım ne mana. neyleyim şairsin demişler ki değilim inanma. perdeleri hüzün kokar/ benim dış cephesi deniz gören evimin kaç kez dirilttim müren’i/ hakeza kaç kez mozart’tım/ önünde şu pencerenin... gözlerimin altını pasa kaç sevdayı yasa buladım da aklım dönmedi başıma geri... üstelik çiçek dikecek vaktim olmadı benim balkonum bile ç/öldü gül be dost yüz/ ona da razıyım (göl gibi) yeter ki gül! helal olsun hele bir de eklersen gülüşünün ucuna şu sözü: "yaz yaz nereye kadar..." öyle de… kabul et be dost daha analarının karnındayken hazandır tıpkı senin... tıpkı benim... tıpkı bizim gibi bazı adamlar! JD/ Datça... |
Bu kalemin önündeki saygı duruşum,
Naaş olduğum gün şekil değiştirecek
USTALIĞINIZA ve SANATINIZA
SAYGIM SEVGİM HER DAİM