Zırıl Zırıl
Zaman döne döne nasıl geçiyor?
Kavga, döğüş, barış, üzül ve kırıl. Sekiz bin altı yüz kırk saattir bu Devran lâstiğiyle kuş gibi vurul. Tuta yâr bildiğim elimden tuta Şu deli gönlümü biraz avuta Kırık bir tabakta duran salata Dünya dediğimiz ziftlenmiş marul. Dağlar nikâh kıysa bulutlar coşar Ay her gece sanki bir yıldız boşar, Saatten çıkarak takvime koşar Akreple yelkovan hep zırıl zırıl. İnan bir gül olur seversen ateş, Ateş ki Kerem’in Aslı’sına eş. Her akşam gökleri terkeden güneş Her sabah doğuyor bak pırıl pırıl. Hayat bir yorgansa tut onu yüzle Fazla uğraşmasın uykuda bizle, Nasıl çalışıyor iyice gözle Ömür makinası harıl da harıl. Akıl, sır ermiyor hata sayına, Benden selâm söyle amca, dayına Düşür de kendini yayla suyuna Bir karpuz misali ortadan yarıl. Sus gayri konuşma ey Ceylan’ım sen! Kat be kat geçiyor boyumuzu en Ölüm meleğine geçmeden kirmen Sarıl ipliğinle direğe sarıl... 21.Ocak.2004 Mustafa Ceylan |
Ne çok yaşadık da nerde yaşlandık
Ömür törpüsünde bilendik sandık
Pembe düşler kurduk hayale kandık
Bildiğince döner çark fırıl fırıl
Kutladım bir armağanla
Saygılar