AKİF'İN BÜLBÜLÜNE
Akif’in Bülbülüne-1-
-’Hayır, mâtem senin hakkın değil...Mâtem benim hakkım” .....................................................................Mehmet Akif ERSOY Ağla bülbül, yan ey bülbül! Avâzın gökleri sarsın Kara, soğuk gecedeyiz; ben ağlarım, sen susarsın Hazan yürür bahçelerde, kan damlatır gonca bir gül Dert taşıyor Kızılırmak; sen de taşı, kıvran, bükül! Duymaz mısın, hıçkırıyor bize yuva olan toprak? Gaflet desem gaflet değil, gel ey bülbül şu işe bak: -Gizlenmiş bir çark dönmekte sokaklarda, caddelerde Nesl-i inkâr meydanlarda, Asımların nesli nerde? Yeni baştan bozmak için, şu güzelim birliğimi Nice oyun tezgâhlanır, yıkmak için dirliğimi Sussam sen gibi: susamam; yüreğimde sancılar var “Uyuma, kalk uyan! ” desem, sanki kıyametler kopar. Yuvan vardı dal üstünde, târ-ü mar oldu mu söyle? Senin de tüm yavruların namazın kıldı mı böyle? “Ermeniyiz” diye çıkıp, bağırdıkça niceleri Çökerttiler gök kubbeyi, deldiler bak yağız yeri Hoşgörümüz pamuk değil, taşacak sabır küpümüz Dört bir yanı sarılmış ta, garip, yetim Türklüğümüz. Nerde kaldı analar ki: Fatihleri doğuracak Hamur edip tarihleri ışık ışık yoğuracak? Dengesini yitirene “Gel, kendine gel! ” diyecek Atatürk’ce seslenecek, seslenecek sabaha dek. Dikip gönül burçlarına Türk’ün şanlı bayrağını Yerle yeksan edecektir, oyunların şom dağını… Ayağa kalkar Sakarya, birleşir de çelik kollar Girer hizasına yollar, yuva olur yeşil dallar Bitmedi umudum, bitmez; mor ufuklar benim daha Sen de yitirme umudu, az kaldı güzel sabaha Susma bülbül, susma bülbül! Avâzın gökleri sarsın Kara, soğuk gecedeyiz; ben ağlarım, sen susarsın… Mustafa Ceylan ****************************************************************** AKİF’İN BÜLBÜLÜNE-2 (GÜLCE-Yediveren) Çağlar boyu özgürdün Gazze’de, Karabağ’da Çağlar ölüm ırmağı, bahtın var kara bağda Ağla örüldü zaman, zalim elinde her yan, Ağla bülbül ben gibi, kıvran, bükül, gayri yan! Yemyeşildi yapraklar, neden anlayamadın? Yem oldun canavara, çağı anla, yamadın Al, kışını-yazını; kurudu işte ağaç Alkışını bırak da, akıllıca bir ağ aç! Irakta nurlu ufuk, bulut boyandı kana Irak’ta eşkiyayla su içer kana kana Savaş erkekçe-mertçe olsa, lâkin kalleşce Sav, aş; başındaki dert, seni tutuyor leşce Attılar yavruları yuvandan kanat kanat At’tılar, kartaldılar, dediler yürek kanat Yakına gelmez barış, avâzına dil erse, Ya, kına yaksın tarih, ya da sussun dilerse. Kar’a düştü gül kanı, bahçıvan şimdi neyler? Kara zindan gecedir, hüzün sağaltır ney’ler. Eşin, öğüt zamanı, kalburdan sen, elerce “Eşin vardı âşiyan” bahardı senelerce. Gör üşenme, duy işit; Hakk ne diyor Kur’an’la Görüşen mesut yârle, saatleri kur anla. Ceylan kahpe dünyayı biliyor bak el ini, Ceylan Asımın nesli, haydi uzat elini… Mustafa CEYLAN |
Çağlar ölüm ırmağı, bahtın var kara bağda
Ağla örüldü zaman, zalim elinde her yan,
Ağla bülbül ben gibi, kıvran, bükül, gayri yan!
Yemyeşildi yapraklar, neden anlayamadın?
Yem oldun canavara, çağı anla, yamadın
Al, kışını-yazını; kurudu işte ağaç
Alkışını bırak da, akıllıca bir ağ aç!
Irakta nurlu ufuk, bulut boyandı kana
Irak’ta eşkiyayla su içer kana kana
Savaş erkekçe-mertçe olsa, lâkin kalleşce
Sav, aş; başındaki dert, seni tutuyor leşce
Attılar yavruları yuvandan kanat kanat
At’tılar, kartaldılar, dediler yürek kanat
Yakına gelmez barış, avâzına dil erse,
Ya, kına yaksın tarih, ya da sussun dilerse.
Kar’a düştü gül kanı, bahçıvan şimdi neyler?
Kara zindan gecedir, hüzün sağaltır ney’ler.
Eşin, öğüt zamanı, kalburdan sen, elerce
“Eşin vardı âşiyan” bahardı senelerce.
Gör üşenme, duy işit; Hakk ne diyor Kur’an’la
Görüşen mesut yârle, saatleri kur anla.
Ceylan kahpe dünyayı biliyor bak el ini,
Ceylan Asımın nesli, haydi uzat elini…
Değerli şairim!
Akif'in Bülbülü'ne nazire bir şiir ile ortaya koyduğunuz hasletiniz vechile, tarihimizin kâh makus kesitlerini, kâh insanımızın mazlumiyet safhalarını yanan yüreğinizden okumak bize bir iltifat değildi..
Siz, gazabı ve azabıyla insanlığın baş belâsı olan mekanik bir cemiyetin o taştan katı, buzdan soğuk ve dumandan boğuk hâllerine nakilci sıfatınızı kullandınız..
Bu dünyada zalimin zulümkârlığıyla, adilin vicdan-ı ekmelini ayırdedemeyen maddeci milletlerin, ne yazık ki bir Gül'ün soluşunu dahi yürek sızısı bilen milletleri anlama gibi bir ferasetleri mevcut değil..
Bakınız ki onların kaç şairi milli meselelerinde benliklerine Tevhid gibi yüce bir değeri işledi.?
Nizam-ı Âlem gibi âlemin nizamına kendilerini şerik buyurdular?
Kaçı imanlarını vicdanlarını mazlumların salâhına işlettiler?
Aşinalıkları peki nereden geldi?
Cedlerinin binlerce insanı çiğneyen çizmelerindeki barbariyet kanından..
Kral Tafur'larıyla Türk eti yiyecek kadar sırtlanlaşan askerlerine; "siz insanlığa ne yapıyorsunuz?" diye sormaktan ziyade o insan eti kokan Antilye'den kendilerine gurur payeden Papaz'ları pusula bilenler nereden bilsinler ki Akif'in Bülbülleri haysiyetli bir avaz serdeder..
Siz; Kar’a düştü gül kanı, bahçıvan şimdi neyler? diye bir sual ile bizden cevab mı beklemektesiniz?
Şimdi bizdeki bahçıvanlar, Dardanel'in Anzak Koyu'nda düşmanın neslinden olanlar şarap içip içip ceddimize köpürsün diye yer tahsisiyle meşgûl olmaktalar..
Dah birkaç gün önce Çanakkale gezimizde rehberimiz Zeynep Taştepe Hanım'ın da hüzünle naklettiği gibi, bir ihanet içinde Ecdad kanıyla Anzak Gülü sulamaktalar..
Siz bize ne uzun bir zamanı yaşattınız be şair..
Yüreğinizin o asıl sesi önünde eğilir, selam ve dualarımı gönderirim..