GÜLCE-"BULUŞMA" NEDİR?
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
ŞİİR TÜRÜ:BULUŞMA NEDİR? ********************************** 1-HECE-SERBEST Tartışma ve kavgalarına son veren bir şiir türüdür. 2-Hece vezni ile serbesti, bir şiir bünyesinde buluşturmaktadır. 3-Oluşumu şöyledir: ------------------- ------------------- ------------------- -------------------(Dörtlük: hece vezniyle yazılmış) ............ ................................................ .............................. ............ ......................(Serbest mısralar-mısra sayısı şairin isteğine bağlıdır.) Yani; -(Hece vezniyle yazılmış dörtlük) -(Serbest mısralar) VEYA BUNUN TERSİ DE OLABİLİR -(Serbest mısralar) -(Hece veniyle yazılmış dörtlük) 4-Hece vezniyle yazılmış dörtlük’ ün kafiye yapısı, hece sayısı, kalıbı tamamen şairin isteğine bağlıdır. Şair dilerse Hece ile yazılacak bölümü dörtlük değil, beşlik, altılık mısralardan veya değişik hece türleri ile de oluşturabilir. Yeter ki, hece-serbest buluşmasını gerçekleştirsin. Adı gibi BULUŞMA olsun. 5-Şiirin uzunluk, kısalık durumları tamamen şairin isteğine bağlıdır. BULUŞMA ŞİİR TÜRÜ şairimiz Harun YİĞİT ve Mustafa CEYLAN tarafından önerilmiştir. ÖRNEK ŞİİRLER Dilara Buzul Gece (Gülce-Buluşma) Buzul gece, ay ışır, yoksun ya, ben üşürüm Isınayım ne olur, ses ver de şarkılara. Taş suskunu bir zaman, hep seni düşünürüm Yalnızlığım zemheri, gel artık, gel Dilara! Ay ışır, buzul gece, yoksun ya, ben üşürüm. ..............................................Isıtmak için ...........Gece mavisi sessizliğimi ...Nefesinle: Sularda yakamozu çalkalayıp çık da gel Yıldızların avcuna gurbetini yık da gel! Bir kabirden farksızım, taşım noksan başımda Çıldırtan kahkahanla, yanımdan geç, kalkayım. Dalı kopan selvinin acısı göz yaşımda Mecnunlar zincirine eklenen son halkayım Farksızım bir kabirden, taşım noksan başımda. ** Salkım salkım buz tuttu saçakları gönlümün Bilmiyorum, yaktığım bu kaçıncı sigara Son dansına az kaldı Azrail’le ömrümün Gittiğin günden beri korkuyorum Dilara Buz tuttu salkım salkım saçakları gönlümün. ...............................................Silmek için .......................Öte dünya aklığımı ...Kadifemsi sesinle: Aşkımızı mahveden ayrılıktan bık da gel Takvimlere kurşunu peşpeşine sık da gel! Kan damlıyor beynime, gülistanda gül gibi Kapanmaz yaralarım, kemiklerim sızlıyor Gülünden koparılmış yuvasız bülbül gibi Şekilsiz hayâletler sanki beni izliyor Beynime kan damlıyor, gülistanda gül gibi. ** Karanlık odalarım, kör oldum ışıksızım Ellerinle açıver perdeleri bir ara Uzadı sakallarım, nasıl yakışıksızım Çıkamam sokaklara, perişanım Dilara Odalarım karanlık, kör oldum ışıksızım. ....................................Süpürmek için .............Zindan karası ağrımı ....Gözbebeklerinle: Sevdamızın mumunu yüreğine yak da gel, Işığınla içime, çağıl çağıl ak da gel. Zifiri kumsal ruhum, dalgam sahili döver Dağlar döksem denize, işim böyle düzelmez. Zülüflerin göğsüne değdikçe seni över Gerdanının kokusu rüzgârla bile gelmez Ruhum zifiri kumsal, dalgam sahili döver. ** Düşmanım aynalara, her zaman meşgul musun? Aklına gelmez miyim, telefon et, bir ara! İnsaf et, acı bana, sen de Allah kulusun! Çevir bakışlarını Ceylan’ına Dilara Aynalara düşmanım, her zaman meşgul musun? .......................Güldürmek için .................Deli yağmurlara gebe bulut kuşlarımı .............Benim için .........Son kez olsun ....Baharı giyin kirpiklerinle Çağla yeşil küpeni kulağına tak da gel, Gene de son bir defa aynalara bak da gel... Mustafa Ceylan * Yolcunun Türküsü(Gülce-Buluşma) …………………..Dünya denen köhneden bir istasyon …………………..Bu istasyonun çağ yorgunu yolcusuyum ben, …………………..Anamın türkülerinden düştüğüm günden beri …………………..Seni sormaktayım seni …………………..Gidip gelen trenlerden… Üçüncü mevkide garip yolcuyum Acıya tütünler sarıyorum ben. Gönül treniyle çıkmışım yola Senden gelip sana varıyorum ben. İçimin dehlizi çığlık çığlık mor Gözlerim yağmurda, yüreğim akkor Ayrılık ne demek, onu bana sor? ! Hasret hamurunu karıyorum ben. Pınar başlarında özlemin serçe Ruhum mengenede ateşten pençe Çıldırmış olmalı takvimler bence Aynalarda seni arıyorum ben. Aşkın zindanında son tutukluyum Noktada sonsuzum, çöllerde kumum Sen, başlar üstünde gezen bulutum Dağları ortadan yarıyorum ben. Sana varmak sana, kavuşmak sana Bütün emelimdir yâr anlasana, Göklerde ne varsa alıp sırtına Kutsal bir yük diye sarıyorum ben. Ferhat ne ki, Mecnun da kim Gördüğünde beni Anlarsın aşkın ne yaman olduğunu, Anlar da gelecek yüzyıllara taşırsın roman edip Sana olan olan sevdamı… Sizin oralarda bağ bozumlarında Erik dallarından asmalara kanat çırpan Yetim serçeler var gördün mü hiç? Onların hüznünü yaşarsın boynu bükük… Görüp de sevdiğinde beni. Sizin oralarda Boz toprağa yapışmış, kuruyan bir çotuktum Yaprağımın her biri ha düştü ha düşecek. İçi boş bulutlara özlem duyar bakardım Yoldan geçen her yolcu çilemi kamçılardı Mâzideki günleri ateşimle yakardım İnlerdim “Su! ..Su! ..” diye ……………………..Öleceğimden korktum, Başkent bahçelerine düşüverdi ansızın Gecenin bir yerinde kara üzüm gözlerin Taşıdım özsuyumu kökten dala yaprağa Bilmezsin bu sevdayı öyle anlamlı derin… Öyle anlamlı ve öylesine derin sevdamın Ateş topuyla açılan hasret ateşi kuyusundayım Köhne bir trende üçüncü mevkide Sessizliğimin korkunç gürültüsünde Sarıyor yaramı, sarıyor titreyen ellerin… Mustafa Ceylan * HER İNSAN ve BEN(Gülce-Buluşma) Her insan, her insan birazcık deli Ben sana deliyim, hem de zırdeli. Hep seni görürüm ne yana baksam Hep seni ararım gittin gideli... Gittin gideli ne haldeyim, Sorsan bir, arasan bir; ne olur...? ..............Hasret dağlarının Ferhatıyım ...........................Tek sana, tek sana sevdalıyım... Her insan, her insan birazcık aşık Ben sevdanı saran çılgın sarmaşık. Yıktım duvarları, bahçeyi, çiti Bu sebep yüzünden başım dolaşık... Işık... ......Işık... ..........Işık... ...........Sonsuzluk türküm, bitmeyen ışık.... Yoksun işte, yoksun yanımda, canevimde Özledim nefesini, sesini ....................Dava açtım mevsimlere .......................Kışların kapısındayım ....................................Firardayım.... Her insan, her insan düşkün paraya Ben sana düşkünüm, bak şu yaraya Olmazsa derdime derman gözlerin Döner deli gönlüm yıkık saraya... Varlık sen, yokluk yine sen Ötesi sadece boşluk, .................Yosun gözlerinle bir bak istersen... .....................Acılarımla başbaşayım; ...........................Işık* hızıyla sana koşayım ..................................................’Gel! ’ dersen... Her insan doğduysa, mutlak ölecek Ölsem sevdan ile kim ne bilecek..? Kırıp aynaları, durgun suya bak Gözlerin benimle orda gülecek... Gülüm, ..........Gülüm... ...................Gülüm... ..............Ve sana kavuşmaksa ölüm ......................Dünden razıyım her şeye, hazırım inan..! .............................Gece yarısında suya indiğinde bir ceylan .................................Mor menekşe buselerle avuçlarına ....................................Avuçlarına düşeyim; mutlu olurum o an... .............................................Bitsin bu zulüm, ................................................................Gülüm, ....................................................................Gülüm... ...........................................................................Gülüm... Mustafa CEYLAN 10 / 11. Ocak. 2006 |
…………………………………………… Saygı ve Selamlar..