Sessiz Kentlerin Tek Odalı Evleri
Küçük ve çatısızdır
Sessiz kentlerin tek odalı evleri. Yalan gecelerde doğar güneşleri. Bilmezler soğuğu-sıcağı, ay-yıldızlı semayı. Üşümez ki elleri hiç!.. Devrildikçe toprağa, sallanan bedenleri İnzivaya çekilir arşa çıkan ruhları. Nefessiz kalır, kundaktaki haline döner Düş gölgelerinde uykuya dalan yürekleri!.. Harabeye dönmüş duygular yaşanır Ara sokaklarında bu küçük evlerin. Eşitlenir zengin-yoksul, güzel-çirkin, Tek renge boyanır saraylar, gecekondular, şatolar. Dönüp bakmazlar geriye dökülürken günahları, Karanlığın sesi çınlar kulaklarında yalnızca Ve yalnızca ruha uzanan acımasız eller tutar ellerinden! Ne molası, ne de yorgunluğu olur zamanın. Toprağı giyinmiştir artık yarım kalan düşleri... Hiç penceresi olmadı ki küçük evlerin, Ne güneşi, ne de mehtabı gördü soluk yüzleri. Kah yağmurla, kah gözyaşıyla sulandı Göğüslerinde açan kır çiçekleri... NOT: Her gün sabah akşam yakınından geçtiğim mezarlığın düşündürdükleriydi şiirime konu... Rukiye Çelik 17 Ağustos 2009 |
Karanlığın sesi çınlar kulaklarında yalnızca
Ve yalnızca ruha uzanan acımasız eller tutar ellerinden!
Ne molası, ne de yorgunluğu olur zamanın.
Toprağı giyinmiştir artık yarım kalan düşleri...
Hiç penceresi olmadı ki küçük evlerin,
Ne güneşi, ne de mehtabı gördü soluk yüzleri.
Kah yağmurla, kah gözyaşıyla sulandı
Göğüslerinde açan kır çiçekleri...
Offfffffffff of be meslekdaşım, iş arkadaşım, kalemdaşım...
Benim sözüm burda biter. İşte SON.
SEVGİLERİMLE...