POLOFONİK AŞKLAR
acı veriyor bu günü yaşamak senden sonra
meger ne kadar yalanmış dünya şimdi seni suçluyorum sevgili ben sana bakarak tanıdım hayatı oysa nekadar sahteymiş hayat dost, diye diye arkadan vuranları gördüm sevgisini satanları gördüm vefa, sadakat, dostluk ve aşk gercek sanırdım aşk denilen kutsalın nasıl idam edildiğini gördüm keşke çocuk kalsaydım belki bilmezdim kötülüğü görmezdim belki onurunu mezara gömenleri gözlerine kara çalanları gördüm ruhlarına kelepçe vuranları gördüm yaşamak acı oldu sensiz her nefeste öldüm fakirliğini satan insanlar gördüm üç kuruşa biat edenleri gördüm gördüm en kısa günün en uzun ölüm oldugunu vefasızlığın en büyük cellat oldugunu gördüm insanlığını vitrinlere satanları gördüm uzun kuyruklarda insanlığın öldüğünü gördüm sadakatın kuyruklu bir yalan oldugunu gördüm namusun aslında cepte oldugunu gördüm sabrın gelmeyen sonunu gördüm yaşarken ölenleri gördüm her yanı seslerle dolu mahşeri gördüm sahte yüzlerin gülerken agladığını acı söyleyen dostların ölümünü gördüm şimdi koca birdenizin ortasındayım tek kollu sandalla savruluyorum yüreğimin dediğinin hep tersine ucunda ölüm olsada yaşıyorum işe gene gece gene sokaklar önüne bakmıyor insanlar ellerinde bir telefon kulaklarında kulaklık yalnızlığa boguyor kendini gülemeyi unutan yüzler daha hızlı adımlarla yürüyor yollarda serseri ruhlar otobüslerin tadı yok sen olmayınca yanım boş kimse omzunu dayamıyor yansıyan vitrin ışıkları ne severdin oysa şimdi kimse bakmıyor camlardan dışarı herkesten çıkan müzik sesleri kulaga götürülen telefon hızlıca çıkan aşkım kelimesi oysa aşk yüreğe saplanan bir hancerdir oysaki ne uykusuz geceler yaratırda genede söylemez insan işte sevgili bir damla gözyaşında bogulur bu aşklar nede olsa polofonik aşklar gece bitiyor, ışıklar kapanıyor ğüneş selamlıyor yeni bir günü ve bir koca insanlık gene insanlığından utanarak uyanıyor. selçuk bozdağ |