burası [lübnan, ırak, afganistan… ve aah! filistin...]
zor bela bir hayat, sindirir düzen;
bazen ağırlığını vurur suratına, keşkeler ile doldurur bazen tuhaflık alır dilimde yalvar yakar birkaç satır başı sonu olmayan bir devran uzun ince çizmeli alacalı keneler ağızlarının salyalarını akıtır iştahlı dipsiz bir kuyudur zaman alaşağı eder adamı geçen seneler aynı ateş yakar, boğar aynı duman zevk sefa cigarasına tüm küstahlığı, iki tutamlık haz için dünyayı ateşe veren tayfa martaval okumaktadır her daim ve okuyacaklar şüphesiz sayfa sayfa ne devekuşu yaşamlar bilirim ıslak bir haykırış rezilce akseder ne dünden kalma kör umut tasaları kadim dokunmayan yılan hesabıdır bu hesap refahın başka türlüsü olamaz elbet küfranla karışık sükûna mahsus bir serap onursuz gurursuz bir saadet gün olur dişlerini gösterir tek dişli canavar sevdamız medeniyet bilemezsin, gün olur gün değişir şüphe götürmez şaşkınlık belki bir şaşkınlık alır akla tesir ne vakit içemeyince ayyaşın teki dövmeden bilenmez kızgın demir demirler erir, sabır dilenir bir tiryaki unutursun ne varsa sana dair nüksetse bir yerlerde ecel korkuları sen, ah sen hiç tartaklanmamışsın duymamışsın sokaklarda ceset kokuları kör bir bıçak kesmemiş kolunu kim bilir, yokluk acısını çekmemişsin içini kemirmemiş bir selamsız kurşunu kafan bulanmamış, griler giyinmemişsin gün olur gün değişir aynı ateş yakar, boğar aynı duman maksat bağcıyı dövmektir maksat aynıdır ne zaman… |