yeni beyaz sayfalar...
yelkovan her zaman akrebi takip eder...
ve her seferinde tekrar geçtikleri yerden bir daha geçerler... ama sen herşeyin aynı kaldığını sanırsın... halbuki güneş batmış, akşam karanlığı bastırmıştır ... etraf sessizliğe boğulmuş... ve bir kaç parça rüzgar sesine tav olmuş ağaçların solmuş yaprakları... yara diyip ağladığımız gönül eğlencesi aşk, ızdırabını sunmuş altın bir kadeh içerisinde gözler önüne, kadehe aldanıp içmişiz soluksuz kalıncaya dek, neleri verdiğimizi neleri bıraktığımızı bilmeden, umut beslemiş, beklemiş ve belkide tükenmişiz sevda denilen ömürlük yokuşta.... kaçıncı kez gelsede aklıma zamanı geri alma serüveni hep yarım kalır aklımın karanlık odalarında icatlarım aslında herşey hazırdır cetveli pergeli gönyesi çizmek ise belkide benim için kahvemin telvesi hayata geçirmek denen aruz ölçüsünü bir türlü tutturamamak derdim yanan günlerin sabahlarında renkler solgun biraz gri yarı telaşlı kırmızı bir geceden arta kalmış bu turkuazın kokusu bir bilinmezliğe doğru giden yollara yansımış hasret, rengi ise buğulu kalın bir parşomen üzerinde sayılı günlerimin tutulan hatıraları simya denilen ilim bende biraz alacalı sevgilerim dönüşüyor ucu karanlığa çıkan perspektif çalışmasındaki hasretin buğulu rengine ve haftalar beklerken günlerin geçip gitmesini gecelerin yarılarında masamın başında seni işliyorum ey aşk yeni beyaz sayfalara |