ÇINAR AĞACIBu hikayenin sonunda Gökten üç elma düştü. Biri ona,biri buna,diğeri de şunlara! .. Benim payıma ayrılık düştü. Çoğul yalnızlıklar içinde, Ucu bilmem ne zaman yakılmış kelimelerle !!!! imlâlı sus düştü! .. Sustum! Susmam gerektiğini anladığımda. Yuttum! Yırtarak inerken lokmalar boğazımda. Geriye hiç bakmadım, Karşına hiç çıkmadım, Önüne hiç geçmedim. Hep yanında, hep yamacında durdum, Yağmurdan sonra çıkan mantarlar gibi Saklanarak bir melon şapka altında. Saramadım, sarılamadım sarmaşıklar gibi, Bir yol bulup tutunamadım onca kök arasında. Şimdi; Uzaktan bakıyorum da sana; Koca bir çınar gibi arş’a uzanmış dalların, Dallarında, bir nefesinle birlikte Birbirine çarparak ses çıkarmaya hazır binlerce El ayası yaprakların var. Kollarında rengarenk ve cıvıl cıvıl öten, Ansızın, Bir şafak vaktin de,yaprağındaki bir damla çiğ tanesinde Yunmaya hazır kuşların var. Gövdene sarılmış,birbirine karışmış sarmaşıklar Gölgen de; Mahzun bakışlı,boynu bükük,unutulmuş zavallı mor menekşeler.... Ve; Sararmış, düşmüş, çürümüş yapraklar… Of of offf. Şimdi es nigâhı âbdâr, Şimdi es dili kaysar, Deli deli es. Es kii delirsin fırtınalar, Es kiii Dağılsın başımın üzerinde dönen bu yağmur yüklü bulutlar. Hande HAGHGOUİ 15.07.2009,çaharşembe çengelköy / İSTANBUL |