İSTANBUL'DA KAR
Uzun kış gecelerine benzeyen karanlıkların ağırlığı
Abanmış üzerime Bir zamanlar anlamını var saydığım bütün şeylerin Aslında hiç bir şey olduğuna inanmak istemeyen gönlümde Deli deli esiyor rüzgar … İstanbul suskun bugün İstanbul karla karışık … Mecalsiz bir bekleyişin bu son bulduğu yorgun günlerin Koyu bir zencefilli çay tadı deminde Son dakikalarından arta kalan, arabesk zamanları yaşıyor gönlüm. Kim bilir şimdi nerede acı acı soluklanıyor düşlerim Beyoğlu berduşları gibi nerde geziniyor Kim bilir kaç şiir daha ölüyor benden habersiz. İstanbul’a kar yağıyor Örtüyor gölgesini günahların Meramımı anlatamayan düşünceler fırtınada savruluyor Bu gün ecel, palyoça gülümseyişlerle ölüme ara veriyor. Ah İstanbul !... Kaşına gözüne kurban olduğum yar Hüküm verilmiş,kalemi çoktan kırılmış bir suçlu gibi üzgün, Hiç yok yere azarlanmış bir çocuk kadar suskunsun bugün. Ne oldu sana ? Uçurum kenarında bıraktığın canların ahımı tuttu seni Sonu olmayan masalların sonumu yuttu Yoksa gidenin ardından yaptığın nazirelerin acılarını Mutluluk diye yüzüne sürdüğün yüzünün karası mı aktı, Nedir bu sessizliğin, bu çaresizliğin ? Bak ; Sokaklarında sarhoş rüzgarlar naralar atmakta Kıyılarına acımasızca dalga dalga vurmakta denizin Ayazın dondurmakta Nedir bu şehrin tüm sokaklarını sarmış şuursuzca ayaklanma, Nedir bu kan çanağı gözler Bu içten içe sızlayış kime Kime bu aşağılanmış bir gururla diz çöküş Bu kaçıncı hiç’lere bölünüp bölünüp dirilişin ? Ah İstanbul !... Ah benim güzel yarim, Sen farkında değilsin ! Sen ! Vefasızların aynalarda yüzlerinden tükürerek çıkardıkları maskeler yüzünden Daha rahme düşmeden ölen Masum bir sevgilisin. |
yüreğine kalemine sağlık ablam