Öğrenilmiş Sancı II (yalnızlığıma)
sancılar
ah evet onlar Rezeda onlar parçalıyor bizi sığınmıştık oysa dışarıda kalan kederimiz bekliyor hani yakalasalar vuracaklar beni seni kökünden sökecekler ve bataklığa sürecekler bizi bizi bir karmaşa bekliyor Rezada sabaha az kalmış sela için göğü kapatıyor martılar biri ölecek Rezeda bu ölen o olmalı gece semaya kefen biçmeli avuçlarımız biz değiliz Rezeda toprağın bekçisi omzundaki ağır yük biz değiliz dayan Rezeda ölüler şafaktan vazgeçmek üzere yeni öğrendiğim bu sancı dilimde bir beste ve yabancı olduğum bu lisan götürecek bizi toprağın sürülecek ardından gittiğimiz yer Nil tanırsın sen bilirsin şiirlerini Mezopotamya’da gizli bir uygarlık Kral mezarlıkları öykünürsün sen şiirlerin öyküsüne yorgunum Rezeda ayaklarımda bir felaket başımda dolaşan tilkileri söylemiyorum sana kırkı birbirinden beter kırk birinci doğmak üzere kaç gün oldu Rezeda ölmeyi öğrenemedim hala uçmak diyordum şimdi toprak ve dar bir yer arıyorum sağda solda burası neresi Rezeda bu orman tersyüz bu ağaçlar ve gitmek neden içimden dışarı bakar gidiyorum ardımdaki yol nereye çıkar bak dudağım Araf diyor bana Rezeda sevdiğim adam uykusundan uyanıp dualar yaslamıyor ruhuma ruhumun parçasını sorsan paramparça Rezeda sayamadım saydıkça ondalık paylar bıraktı yaşantıma ve payından paydalar yarattı usulca bölünüyorum bölündükçe sola yaslanıyorum ve sayılmıyorum bu sırada say beni Rezeda sayıldıkça çoğalayım ve çağlayayım ırmaklara dedim ya yorgunum ve dinlenemeyecek kadar yaşlı bu karmaşa gece olsam da Rezeda ölüler şafak diyor ve şafakları ağartıyorlar inatla unut beni Rezeda bu şiir geceye yazıldı ve ben gece değilim aslında her şey kocaman bir yalan anlasana ya da ağla Rezeda yalnızlığıma... |
ki biz
aslında yalnızlığımızın esiriyiz
ve kale de
kendi kalbimiz
Sevgimle