TAŞ KALDIRIM GÜL SAKLARMI..?Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Telaşlı ve soğuk bir İstanbul günüydü.. vapurdan indiğim Üsküdar sahilinde,
mantoma sarılıp namaz için koştuğum, içimi üşüten o soğuk şehr-i İstanbul gününde, yüzlerce insanın umursuzca yanıbaşından geçtiği tam o sahil yolunda yerde soğuk beton üstünde yatmakta olan güzeller güzeli bir çocuk tu o..elbetki layık değildi o hayata.. hiç kimse gibi.. ama o sokak çocuğuydu ve kaldırım taşları onun yurduydu..Taş bağrında gül saklarmıydı..*bilmemki.. binlerce çocuktan yalnızca biriydi.. şiir tadıda bir istişare olsun olurmu Üsküdar sahili,koşuyorum delice öyle bir telaş ile,soluk soluğa vakit günden kopmuş bir sancı akşama bir kala... derdim...hasretim Secdem...Miracım gölge olup düşmeden üstüme hazan, kurtulmalıyım borcumdan... işte, karşımda koca bir Tarih tam şurda Mihrimah Sultan duruyor dağ gibi ayakta ey koca Süleyman nerdesin? diye geçirirken aklımdan bir an takılıyor gözüme biri aniden yattığı beton sanki kuş tüyünden nasıl bir teselli bulmuş ki o soğuk yerden uzanıp boyunca öyle geçmiş kendinden... çevirip başımı saldım uzunca uzun bakışlarımı uzandı üstüne koca gölgem tükenmez bir yıl gibi oysa o farkımda bile değildi dokunmak istedim ama cesaretim yoktu... Ah dünya..! gerçekten bu kadar zallimmisin dedim içimden eden bulurmuş derlerdi senden inanamazdım görmeden ne yaptı sana ne istedin bu çocuktan mahsun, korunmasız, ve daha çok günahsızken... elden düşmüş mazlumamı yeter gücün hep nice gaddar insan zevk-ü hizan içinde kol sallayıp kafa keserken sen utan...utan... dayanamam ben dayanamam sana dikilip gardiyan gibi başında bakamam bir nehir gibi taşkın o zeytin gözlerine... sevgim işler içine çocuk uyanırsın bırakıp gittiğimde sızlar için belkide... belki belki kal demek istersin bana elimden tutmak ister ellerin ısınırda o buz dağı kesmiş yüreğin ılık bir nehir gibi ç/ağlarsın... ama ama gözlerin tıpkı bir zemheri gibi senin derin bir tufan ve dumanlı halin kim bilir hangi kış mevsimine yolcusun kaç çakalla boğuşur yüreğin kanarsın durmadan... hayır, hayır vazgeçtim bir anda olsa bak gözlerime ne olur unutuma beni unutma ki unutulmayayım bende her kesin unutulduğu o günde... doğayım o cennet gözlerinde bir zerre payım olsun ahd-ı vefa içinde... gözlerin ki senin sanki engin bir deniz kirpiklerin ok misali lakin hedefsiz... hangi günahın yorgunusun ki şeytan olup sürmüşler cennetten seni... haydi... haydi kalk şimdi vur şeytanı gözlerinden vurki özgürlük tutsun elinden bak bak görüyormusun işte melekler selamlıyor seni gözlerine efsunlu o gökyüzünde... gitmeliyim şimdi Annem bekliyor evde beni olurya olurya karşılaşırsak yeniden bir gün umut çağlasın bana gözlerin tut ellerimden o an unutma beni unutma çocuk... saat..00.30 tarih.09.06.2009 yazar.Mehtap.S.Hümeyragül DALLI |
Bu yüzden hikayesi ile beraber hikayenin şiirine de eyvallah...
Ne de olsa şeker de çaydandır...
Şekersiz çay içenlere diyecek bir şeyimiz yok...
Neyse işimiz olmaya işi bir kenara bırakalım... Ve diyelim ki: Evvelce bir zaman yazdığımız bir çalışmayı (Kaldırımdaki Adam) hatırlattı eser. Sonra ruhların yaratıldığı alemi... Galiba bu aşinalık rüzgarı ta oralardan esmekte... Bir çocuğun unutmayacağı bir şeyi; hiç, bir ruh unutabilir mı?, diye de şu dem düşünmekteyim... Ben düşünürken; hayır, diyor ruhum unutmaz, unutsa da er (ama) geç (olmadan) hatırlar...
Ne çocuk ne de ruhumuz unutmasın...
Varsın yatağımız taştan-topraktan olsun...
(Gözü uyku tutmaz) ruhuna afiyet...
Unutmayan ve hatırlatan ruhuna...
Muhabbetle vesselam...