YÜRÜYÜŞ KOLLARI
/kırılmış camlar ve parçalanmış canlar üzerinden
duyulduğu zaman ayak sesleri/ tahta tekerlekli kamyonlar ve sopa boyunlu atlar geçer, gözlerimin önünden cılız bacaklı süvariler geçer, atların dizginlerini bırakmadan küçücük ellerinden yarınım yaşanmadı diye bana çocuksun deme, olur mu anne yarınlarımda ben olabilmek için, dünlerimi saklıyorum ya işte dizlerimdeki kanamalar, senin gözünde hep gözyaşı olacaktır onun için bilesin ki anne, yaşamın kanatmayan yüzü işte bu tahta oyuncaklardır annemle yan yana yürüyoruz… annemle yan yana yürüyoruz… annem bir adım geride kalıyor… yanımızdan bir sıra kamyon ve tozu dumana katan atlılar akıyor… * zincirli paletler ve sert tabanlı boyasız postallar geçer, beynimin üzerinden çiçeğimin köküne kezzap döker geçer, kaktüs açsın diye çöl kurusu dikeninden büyüdüm işte bak, büyümemi istemeyenlere alabildiğine inat ama en kör cahil tarafından ve bir idam gibi vurdu beni hayat duvarımda ki her çentik güneşler açtırıp güneşler batıracaktır ama saz telinde türkü gibi kuş kanatlarına binmiş çocuk sesleri, beni avutacaktır voltayı yan yana atıyoruz… voltayı yan yana atıyoruz… havalandırma sona eriyor… gardiyan bakışlı gözler, yasasız bir humma gibi üzerimizde dolaşıyor… * yüksek topuk ayakkabılar ve arkası dikişli çoraplar geçer, düşlerimin içinden mermer damarı iki sütun akar geçer, bir masal dünyası için en bereketlisinden artık nerede ulaşılmaz bir kadın var, ben en çok onu seviyorum kendimi yakıp her şiirimde, sonunda kül benizli ölüme dönüyorum fakat sevmek hep var ya içimde, yetiyor gene derininden iki satır ve inan ki her sevgi bir yeni bahar gibi, yaşama yürekten yeniden bağlanmaktır yürekler yan yana yaşıyoruz… yürekler yan yana yaşıyoruz… derken duman başka tütüyor… ihanetin ne olduğunu o zaman daha iyi anlıyoruz, içimize bir sıkıntı doluyor… * karşı durulmaz vurgun gibi duyulmaz sesler geçer, görmediğim gökyüzümden anlarım yalan gene makbule geçer, iyilik tanımazların iyi bilirdik demelerinden belki sararmış yaprakların arasına sıkışmış, bir kuru çiçek gibi ya da diyebiliriz ki bütün bozuk siciller hep aynı parmak izi sanki nasıl gözlerimin önünden geçmesin şimdi, o sopa boyunlu atlar ve inanılmaz fırtınalar arasında düşe kalka, toz duman olup kaybolan hayatlar baş üstü yan yana taşınıyoruz… baş üstü yan yana taşınıyoruz… şimdi burnuma toprak kokuyor … nedir bu ayak sesleri bir şeyler mi bitiyor, yoksa her şey yeniden mi başlıyor… Cevat Çeştepe |