ORDU'DA BİR KIŞ GÜNÜ
ORDU’DA BİR KIŞ GÜNÜ
Gene uyandırdı mahut bel ağrısı. Güneş de erken uyanmış bugün. Bilmem ki ,çeker mi oda siyatikten. Oğlan uyuyor yatağında. Şimdi bile şeytani bir gülümseme dudaklarında. Sen ise bitkin, Kendinden geçmiş, Hatta horluyorsun da hafiften. Söylesem, Bilirim kızacaksın. Kalktım;sessizce seni, Senden çok ta ,Keremi uyandırmaktan çekinerekten. Oda Buz gibi. Elektrik sobasını yaktım. Bir yandan da , bu ayki faturayı düşündüm. Bir sigara yaktım. Acı. Akşamdan , fındık kabuğu taşımıştım kömürlükten. Bir kova kabuk, Bir parça gaz. Isınıverdi koridor. Odun alsam diye düşündüm. En aşağı 150 lira. Bir çay demledim buruk mu buruk. Saat sekiz olmuş. Fırladım. Etraf yarı nemli. Sahile yürüdüm. Tüm kargalar üşüşmüşler, Bülbül deresinin denize dökülen ağzına. Bir dana leşi didikledikleri. İki plastik leğen, Birkaç soba borusu artığı , Taşlara takılmış. Mavnaların kızağa çekildiği yerde, Benim köpeği gördüm. Sanki beni ısıran o değilmiş, 14 kuduz iğnesinin müsebbibi, Benmişim gibi, Tatlı , tatlı bakıp kuyruk salladı bana. Balık pazarında birkaç kamyon dolusu hamsi. Selam verdi benim balıkçı İdris. Ünye de bu sabah 60 ton hamsi dökmüşler denize. Yandakiylende beş çocuklu bir ana, Biteviye pazarlıkta bir kilo hamsi için. Doğu Anadolu’mda açlıktan ağlayan bir çocuğun sesi kulaklarımda. Seyyar Luna parkın önüne geldim. Atlı karıncayla,döner sandalyeleri kurmuşlar dün gece. Bir de insan kafalı yılanın reklamı asılmış tahta perdeye. Parmaklıkların yanında patronun 15 yaşındaki kızı, Reklam olsun diye, Mini , mini etekliğiyle, Kırım, kırım kırıtıyor. Kıvrıldım yıkık köprüye doğru. Fındık kırma fabrikasından, Mis gibi fındık kokusu genzimde, Bülbül deresine geldim. Derenin içinde beş, on çocuk, Manda boklarından baraj yapmakla meşgul. Doğruya, Çarşamba bu gün. Ordu’nun pazarı. Boy, boy , tip , tip çarşaflar, bereler , sarıklar. Yıkık köprüye geldim. Bütün dilencilerin sıralandığı, Allahçılar çarşısı erken başlamış bu gün mesaiye. Yenilerde var kaldırımda. Ağlayan 70 ’lik bir nine, Suratının yarısı yanmış bir çocuk, İki kör , birkaç topal , Bir okadar da eli ayağı kopuk. Allah ,Allah sesleri arasında ilerledim , Boztepe’nin çamur caddesine. Geçen bir Mercedes in arkasından biteviye küfür ettim. Sonra birden bire, Sebepsiz, Sıkılıverdim. Atila Bozoğlu – Eski Foça |