KÜL OLSAM
KÜL OLSAM
Sanmayın sabah olmaz, Gecelerin ardındadır aradığım. Mutlu dileklerim insanoğluna, Taptığım o sevgili Rahim Tanrım. Sormayın sema nasıl konuşur, Gündüz ve gecelerin sahibi kimdir? Ney’den gönül nasıl sarhoş olur, Sevdiğim o sevgili Rahim Tanrım. Sana bükük boynumuz ey sevgili, O âlemine götür bizi de ne olur, Göğe açık ellerimizi gör artık, Taptığım sevgili Rahim Tanrım. Rastladım ona günlerden Cuma, Geldi kulaklarıma tatlı bir nida. Bu bir dost sesiydi, Bir yoldaş sesi. Bana hadi dedi. Gider misin benim sevdiklerime? Yürüdük sessiz yan yana. Geldik eski bir konağa. Açıldı bir kapı inlercesine. Çıkıyorduk eski merdivenlerden çiğnercesine. Titredim, birden yıldırım çarpmışçasına. Allah’ım bu ne manzaradır ki böyle? Secdeye kapanmış insanlar orada. Orada Allah’ı zikrederek ağlayanlar gördüm. Aşk ile yananlar, hıçkıranlar gördüm. Ney’in ulvi sesiyle dönenler gördüm. Yarab ne kadar mutluydum o an. Yok olmuştu birden içimdeki buhran. Diz çöktüm, oturdum, şaşkın perişan. Sonra da secdeye vardım o an. Sardıkça sardı beni bu mekânın havası, Öğle, ikindi, akşam, yatsı, namazı. Kalkmasam hiç bu minder köşesinden, Unutsam kendimi, yok olsam, ayrılsam etten kemikten. Kül olup yansam, Kavrulsam ben. Yüce Tanrım alsa beni, Ben, ben olsam birden. Attila Bozoğlu – Eski Foça |