ateşönce sonbahardı. sert ve soğuk bilirsin, göl kenarı sabahları uykudan yeni uyanmış ve kiraz çiçekleri romantik muharrirlerin hokkalarında sır... akşam üstü acılarımızdan kaçıyorduk, yalnızdık. çünkü vakitsizdi masallarımız ağlarına takılan çılgın balıkçıların... ..kış geldi ben, bitmeyen edebiyat derslerinde tanımadığım şairlerin isimlerini ezberlerken, yorgun, yeşilköy’de yağmur başladı. bilirsin. uçakları sayarım her martta ben. ve gözlerimden geçer posta güvercinleri kanatlarından yaralı. sonra bahar... hiç yazmadığım kadar uzun şiirler yazdım sonra hepsini yırttım, yaktım. ellerimin aynadaki sefil yansıması kömür kokuluydu ben aynalara hiç inanmadım ve hokkalara aittim bilirsin. yaşlı hocanın titrek elleri ebru teknesine titriyordu tuna rengi gözleri vardı, orta çağ korkuları, toprak sessizliği. ellerinde mürekkep izi, kazağına bulaşmış öd... ve sen yine, korkusuz, masallar yazıyordun inatçıydın, sonsuz... deniz uzaktaydı ve tuna, sözlerimize köz... |