ÖLÜMÜN CANINDAN ALEV ÇALAN ÇOCUK....Şiirin hikayesini görmek için tıklayın O şimdi 3 çocuklu bir adem kişi Ve hala Baş parmağı yarısından eksikti. Bu öyküyü anlatmıştı bana. Baş parmağın eksikliği dururken karşımda.... Alay konusu oluyordu Çocuk arkadaşlarına Kurşun gibi işliyordu Ve dahası ruhuna zehir saçıyordu O şey onuruna bir utanç durumuydu Her yetim sabahların da Yeniden kahroluyordu... Son sınıfa dek koşturmuştu İlk okulu Körpecik hayatının acılı maratonunu Anne-babanın hayat kavgası sonucu Kendine yaşayabileceği bir yer olmuştu Ona kimsesizler yurdu… Diğer çocuklar gülüşürken hemen uyandı Bunlar aynı yurdun diğer çocuklarıydı Küçük bir kısmı şu an tam karşısındaydı Üstelik araların da Aysun da vardı Islak görmek için onun altını... Kaldırıp bakıyorlardı yorganını Üşüşü veriyordu ruhuna derken O an da evrenin tüm karanlıkları, Tüm gelgitli anaforları ! Zehir zemberek bir hayatla Kim bilir kaç kezdir tanışıyordu Sabahları enkaz yüklü körpe dünyası !... Ama kararlıydı; Islatmayacaktı, Islatmayacaktı artık o altını. Söz vermişti kendi kendine, Bunda kesinlikle ısrarlıydı Bu onursal savaşı mutlaka kazanacaktı... Yurt birincisiydi derslerinde Islak biriydi ancak o yine de, En yakının da ki insanlara göre Her günkü gibi aynı şekil de, Kızıl yanaklı utangaç görüntüsüyle… Düşlenmeye başladı kendi kendine Uyanık kalmalıydı sabaha dek Uyuyup çişini yapmamalıydı o yine Yattığı gibi kalkmalıydı öylece Beklemeliydi gururunun baş ucun da Beklemeliydi saatlerce... Görmeliydi arkadaşlarının yüzünü Sabahın güneşiyle birlikte Arkadaşlarının yüzleri ne şekil alacak diye ? Bakmalıydı onların yüzüne hayretle... Avaz avazdı sanki, İçinde ki onur savaşının jiletsi çığlıkları ! Bir kurban bayramını hatırladı Babası kurbanlık almıştı Besmele çekmişti keserken de Hayli yüksek bir sesle ! Kendi evlerinin bahçesinde … İlham vermişti bu düş ona Aynı boz bulanık düşünceyi işledi ruhuna Koydu baş parmağını son bir kararla Odasın da ki bir masanın kenarına Bismillah !...Deyip son hızla, İndirdi keskin çakı bıçağını baş parmağına Ve fırladı parmak Kanlar içinde çırpına çırpına, Çocuk gururunun doruklarına !… Acı değil, asla ! Mutluluk vardı yüzün de inadına Dayandığı için böylesi bir acıya Yeniden kazanacağını biliyordu hem Üstelik Aysun’un dostluğunu da Kan koymuştu bizzat kendisi, Bu onurlu savaşın karşısına Layık olacaktı bundan sonra; Avucunun bastonu gibi olan, Ama artık olmayan o baş parmağına… Bas bas inliyordu güneşin öfkeli ışıkları İsteksiz isteksiz süzülürken camlardan odasına Sanki diş biliyordu güneş dahi hayata Kızıl bir öfke halinde takılıyordu dünyaya İlk sarımsı ışığıyla homurdana,homurdana !.. Donmuştu haliyle, Kesik parmağın soluğu iyice Yaşamsız da olsa canlıymış gibi Hala duruyordu düştüğü yer de Çocuğun onurunu savunuyordu Sanki öylesi cansız haldeyken bile... Son ölüm uykularındaydı diğer insanlar ise Bir bu çocuk uyanıktı sadece Baş parmasksız olarak duruyordu ayak da, Ölümlerin onursal pençesinde Bekliyordu azalan bir sabır için de Ölümlere gide gele !... Sarf ettiği utançlarını mutlaka Geri vermeliydiler yurt arkadaşları Çişini altına yapmadığı için kendisine Sabahın kötürüm çığlıklarıyla Bekliyordu sessiz zafer naraları için de O bir atımlık can gücüyle... Bekliyordu cılız kalp atışlarıyla Odanın zeminine can sıvısı kusa kusa Bekliyordu gururunun dönüşünü sabırla Geri de bıraktığı bir avuçluk kanıyla !... Ve… Ve gidiyordu o şimdi ölümle kol kola Göklere yıkılı duran bir gurur abidesi gibiydi yol da Sirenlerinden nice tokatların savrulduğu etrafa Bir cehennem ambulansın da !!!… İ.Hakkı Gürcanok 04/09/2008 Kandıra/ KERPE |