ŞEHİR ÜZERİNE
5 Kasım ‘98
şehir, işte bu şehir beni yangına atan urganları ayaklarıma dolayan bu cadde, bu ev, bu sarı ışık beni çileden çıkaran ne varsa hepsi, hepsi bu şehirde çoğalan kadınlar, azalan sevgiler ısıran köpekler, aç kurtlar hepsi, hepsi bu şehirde inanmıyorum, sen bu şehirden olamazsın bu kalabalığın, bu yokluğun matemini kim tutmalı ölülerin kehanetlerini kim yapmalı kitapların yalnızlığını kim yazmalı tarihin inanmıyorum hiçbir şeye inanmadığım gibi ne bu şehre, ne de sana inanıyorum gitmeliyim, ayaklarım uzamalı yollara saçların tutmamalı beni, gözlerin uğurlamalı bakış kalmalı gözünde aşktan çocuklar oynamalı bodrumlarında, üzülmeliyim şehri bir hayalet gibi dolaşıp tekrar gitmeliyim aşklara susup ardımdan bakmalısın hiç konuşmadan, öyle mağrur, öyle sefil döndüğümde çocuklar oynamalı kapında kimi zengin, kimi fakir uzanıp bir bir koparmalıyım öldürmek, sonra diriltmek için hepsini ve sen hiç düşünmeden her zamanki gibi ejder pençesi ellerinle avuçlayarak bir bir öldüreceksin kapında açan çiçekleri o zaman ben her şeyi yeniden anlayarak şehirden senin olduğun bu lanet şehirden bütün başka şehirlere göçeceğim gittiğim her şehirde yeni bir mezarın olacak diriltip diriltip tekrar öldüreceğim seni ve en sonunda kristal kadehlerde geçirilen cinnette yağmurlu ve sisli bir havada kendi ellerinle kazdığın gönlüme sonsuza dek dirilmemek üzere bambaşka ve hiç bilmediğin bir şehirde aşk için hiç ummadığın bir anda hiç ummadığın bir şekilde bu gri / kızıl şiirden bile habersiz birbirimize yabancı bakışlarla gömeceğim seni |