nümayişsürgünde şehirler aç ve boynu bükük çocuklar ağrılı kaç göz odadır kömür sobasından sızan isli koku yaslı saç dört başı mamur ayrılık varın dilime gurbet deyin göz yaşı vatanımda ağlamak vuslat kasvetli bir düştü gecenin ortasında varlığın küçük gül cüceleri emsalsiz avuçlarında ateş uykusuzluk şimdi muhteşem bir nimet sabah güneşinde gözlerin kış bahçesinde nar derin neye denir iyi bilirim çıkmaz sokakların vebalini bana yıkan yol bildiğim senden öte daha eski bir bahar yok ki oradan başlamış olsun uyuşmaya sol elimin ayası dahası incinmeden hiç denize ulaşamaz saklı mağara suları açılmış ve açılacak olan bütün kapılardan geçti vebal muallakta kalan kaç söz nefesinden güzel ey yar küçük bir kaplumbağa yavrusu şimdi göğüslerinde heyecan bir başka pencere anlamak kış sisler içinde Ankara yokuş tövbe akşamlarında onursuz bir ıhlamur ağacının altında yapayalnız ben |
sevgi ve saygı ile...