PİPPA BACCA
Giuseppina Pasqualino di Marineo
Kısaca Pippa Bacca Ya da İtalyan bacı deyin siz ona. Milano’nun kızıydı otuz üç yaşında Yaşardı paranın merkezinde Dev şirketlerin şişirdiği kültüre aldırmadan Yapardı yasak elma resimlerini Yaprakların üzerinde soluklanırdı sanat. Dile gelirdi Adem’in cennetten özlemi. Milano Akdeniz şehridir Uzak olsa da sahile Milano’da da zeytin ağaçları altında düşler kurulur Ve sıcak kıpır kıpırdır insanları, Tüm Akdeniz çocukları gibi. Yüzünde çilleriyle Gülücüğünü saçarak dalaşırdı Pippa Baca. Farklı olacaktır bu yıl 8 Mart. Dünya emekçi kadınlar gününde Tüm dünyaya duyurulacaktır Kadınların barış isteği. El ele verdi Pippa Baca ve Silvia Moro Barış güvercinleri havalandı. İnsan giyiminde gelinlik Ve başları dik uğurlandılar Milano’dan. Tel Aviv’e kadar gidilecek. Akıp giden hayatın içinden Tanışılmamış insanlar bilecek Bilecekler barış gelinlerinin gülüşlerinde barışın güzelliğini. Ne tez geçildi Hırvatistan, Sırbistan, Bulgaristan Ve tan ağarırken gelinlikleriyle Gümrük kapılarından geçen barıştı. İşte Türkiye; acıların ülkesi. Barışın en çok yaralandığı Ve kan gölünün sahil boyu gibi Ortadoğu’nun yanı başındaki güzel ülkem. Ve acılar ki yarısını anlatmak suçtur yasalarımızda Yüz binlercesi çekilir suskun suskun. Avrupalı yanımızdır Trakya. Geceleri kızlarla erkeklerin elle dolaşabildiği, Sevdiğiyle evlenenlerin hep birlikte Oynak türküler söyleyip Rakı içerken gün batımının izlenebildiği bölümüdür ülkemin. Ve İstanbul çağları deviren başkent. Gururu kadar hüzünlüdür de Anadolu’yla Trakya arsında bölünmüş. Ve bu öksüzlüğüne toplamıştır tüm yurdun Umut eken çocuklarını. Pippa Baca’ya da bulaşmış umut Fonda İstanbul’la düşmüş fotoğraf karesine. Güvenilmiş ülkemin yanık yüzlü insanına Güvenilmiş ki artık yolculuğa tek başına devam edecek. Güven Bacım güven. Yolculara su veren pınarlarımız vardır bizim Ve tanrı misafirine işleli yastık koyan yarlarımız. Güven bizim de ana sıcaklığındadır gülüşümüz. Barış bizimde içimizi ısıtır. Kocaeli gökyüzüne bakmayı unutanların şehridir Körfez kokusundan burunları koku almayan, Fabrikalarda sabahlayanların şehri. Bayramoğlu Kavşağı Kamyonet belirdi uzaktan siyah kamyonet. Durdurma Baca durdurma! Kara uğursuzluktur, Kirli işlerin yüzü. Ne kadar kirli olduğunu bilemez ülkem insanı. Bilemez beyazı kana boyamayı. Durdu kamyonet. Ağına düşen kelebeğe ellerini ovuşturdu örümcek. Tabutu olacağından habersiz gülümsedi Baca. At kendini Baca! At araçtan aşağı! Bak Tavşanlı yoluna sapıyor. Bak el hareketleri yopıyor.. Ama güven demiştik değil mi? Güvenmiştin . Ve yollara sermiştin gelinliği. Bu kadarını töre cinayetlerine kurban giden Gencecik kızlarımız bile bilemezdi. Bilemezdik, somutlaşan barışa neler yapılabileceğini. Ter kokusuyla üzerine yığılmışken örümcek, Bilemedik ne denecek. Âdem’le Hava’nın ayıbını örten yapraklarla Örtmeye çalıştı pisliklerini. Ve teninin iğrenç kokusuyla Cep telefonunu ve kameranı alarak uzaklaştı, Kendi mahzenine. Ve inanmayacaksın telefonuna ve kamerana Tecavüz ederken gözlerine yansımıştı iğrençliği. Çıplak bedeninle yatarken çalıların arasında Öylece bıraktın içimizde koskoca utanç boşluğunu. Nerde verirse son nefesini Barış elçileri, Oranın çocuğu olur. Ve barış yeniden canlanır açan çiçeklerde. Açan her papatya ülkemde PİPPA PACCA Devrim Ser ÇİNDEMİR 04.12.2008 ÇİVRİL |