2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
31
Okunma
Bir gün
sesin eksildi dünyadan,
Kara kara dediğin saçların çözüldü.
ben önce bunu fark etmedim.
Bazı yokluklar
kapıyı çalmaz,
içerden çekilir.
Seninle konuşmayı
zamanın omuzlarına bıraktım.
“Sonra” dedim,
“bir gün mutlaka.”
Meğer bazı günler
bir daha gelmezmiş,
bunu kimse öğretmiyor insana.
İçinde hep
kırılgan bir yer taşıdığını bilirdim.
İnsanlar ikiyle yürürken
sen bir tarafını hep saklardın,
yük etmemek için dünyaya.
Güçlü görünmenin
bazen sadece
dayanmak anlamına geldiğini
sende öğrendim.
Sonra bir sessizlik çöktü,
alışılmışın dışında ağır.
Haber gibi gelmedi bana,
daha çok
odanın içindeki havanın değişmesi gibi.
Nefes aldım,
ama bir şey eksikti.
Uzak bir yerden çıktım yola,
gökyüzü griydi,
saatler yabancı bir sesle çalıyordu.
Suların üstünden geçtim,
köprüler suskundu.
Bir sandık vardı yanımda,
dilini bilmediğim bir ağırlık.
Eve dönerken
toprak daha koyu görünüyordu.
İnsan bazen
birini değil,
bir çağı taşır kollarında.
Ben seni
sessizliğin en ağır hâliyle getirdim.
Kimseye anlatmadım.
Anlatılacak şey değildi zaten.
Bazı vedalar
kelime kabul etmez.
Toprak eğildi,
ben eğilmedim;
çünkü insan
orada kırılırsa
bir daha doğrulamaz.
Şimdi
adın geçmiyor günlük konuşmalarda.
Ama ben biliyorum,
bazı isimler
söylenmeyince büyür.
Bir bardağı elime alınca,
bir merdiveni çıkarken,
bir mendili katlarken
hep aynı boşluk denk geliyor bana.
Dargınlığımız kaldı geride,
üzgün ama anlamsız.
Keşke demek
çok geç bir kelime.
İnsan bazı insanlara
zamanında sarılamazsa
ömrü boyunca
bir şeylere yetişemez.
Şimdi susuyorum.
Çünkü sen
en çok susarak anlaşılırdın.
Ve ben
sana söyleyemediklerimi
hayat boyu taşıyacağım.
5.0
100% (2)