1
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
30
Okunma
Kabullen artık diyenlerin sevdikleri yaşıyor,
o yüzden bilmezler bu sözün ne kadar acıttığını.
Varlığına alıştığın birinin yokluğu,
bir gürültüyle gelmez insana;
sessizce çöker,
geceleri nefesinin üstüne.
Kimseye anlatamazsın,
çünkü anlatmak yetmez.
Gündüzleri güçlü görünürsün,
hayatın içine karışırsın,
ama geceler sana ait değildir artık.
Işıklar söndüğünde,
yastığın sırdaşın olur,
gözyaşlarını ondan başka kimse bilmez.
Kabullenmek dedikleri şey,
alışmak değildir.
İçinde her gün yeniden ölen birini
toprağa verememektir.
Fotoğraflara bakarken gülümseyip
kalbinin içinden kan akıtabilmektir.
Onlar “zamanla geçer” der,
sen zamansız kalırsın.
Takvim yaprakları düşer,
ama acı yerinden oynamaz.
Çünkü yokluk,
sesini kaybetmiş bir çığlıktır;
duyulmaz ama
insanı her gün biraz daha içinden yıkar.
Ve en ağır tarafı şudur:
kimse yokluğun nasıl ağırlaştığını görmez.
İnsan kalabalıkların içinde bile
eksik yürür hayata.
Bir sandalye boş kalır,
bir ses çağırmaz olur,
dünya yerli yerindeyken
senin içinden bir parça hep kayıptır.
Kabullenmek dedikleri,
unutmak değildir.
Unutmak zaten mümkün olmaz.
Kabullenmek,
her sabah uyanıp
onu bir daha göremeyeceğini bilerek
yaşamaya zorlanmaktır.
Bazen biri adını söyler gibi olur,
kalbin yerinden fırlar.
Bazen bir koku,
bir şarkı,
bir cümle…
Ve sen yeniden başa dönersin,
çünkü acının saati yoktur.
Herkes sana güçlü ol der,
oysa güç dediğin şey
yalnızca ayakta kalabilmektir.
Yıkılmamak değil,
yıkıla yıkıla yaşamaya devam etmektir.
Ve kimse bilmez,
yokluğun insana nasıl konuştuğunu.
Adını anmadığın her yerde
daha çok büyür.
Sustuğun her cümlede
biraz daha ağırlaşır.
Gülüşlerin yarımdır artık,
tam gibi görünür ama değildir.
İçinden bir yer
hep matem tutar.
Ne anlatırsan anlat,
ne kadar kalabalık olursan ol,
o boşluk kapanmaz.
Çünkü giden,
sadece bir insan değildir;
bir hayat ihtimali,
bir gelecek,
bir “birlikte”dir.
Zaman geçer derler,
geçen zamandır,
acı değil.
Acı yerleşir,
insanın içine ev kurar.
Sen ona çarpıp durursun,
her hatırada,
her “keşke”de.
Bazen güçlü görünmekten yorulursun,
ama yine de kimseye göstermezsin.
Çünkü bazı acılar
paylaşılınca hafiflemez,
aksine daha da derinleşir.
O yüzden gece olur,
ışık söner,
ve sen
yastığına saklarsın gözyaşlarını.
Kabullenmek, barışmak değildir.
Kabullenmek;
bir daha asla tamamlanmayacağını bile bile
yaşamaya devam etmektir.
Her sabah eksik uyanıp
geceyi eksik kapatmaktır.
Sen kabullendin sanırlar,
çünkü artık ağladığını görmezler.
Oysa bilmezler;
acı dışarıdan çekilmez,
içe gömülür.
İnsan susarak öğrenir yokluğu,
gülerek saklar.
Ve bir gün anlarsın:
geçmedi,
azalmadı,
iyileşmedi.
Sadece herkes uyurken
sessizleşti.
Artık ne isyanın kalmıştır
ne de umudun.
Sadece taşırsın.
Adını anmadan,
mezarını göstermeden,
kalbinin en derin yerine gömüp
yaşamaya mecbur kalarak.
İşte bu yüzden
“kabullen artık” diyenlere cevap vermezsin.
Çünkü bazı acılar anlatılmaz.
Yaşanır.
Ve insan,
en çok da
yaşamak zorunda kaldığı acılarda
yalnızdır.