0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
21
Okunma
Evlat acısı kızgın bir demirle kalbin dağlanmasıdır.
Bir çığlık gibi iner insanın içine; sesi çıkmaz ama içerde her şeyi yakar.
Nefes alırsın, ama aldığın hava bile canını acıtır.
Kalp artık bir organ değildir;
her atışıyla yokluğu hatırlatan açık bir yaradır.
Bu acının saati yoktur.
Gecenin en sessiz yerinde de gelir, kalabalığın ortasında da.
Bir oyuncak, yarım kalan bir cümle, duvarda asılı küçücük bir fotoğraf…
Ve bir anda o kızgın demir yeniden bastırılır göğsüne.
Kaçacak yer yoktur;
anne kalbi saklanamaz.
Evlat acısı bir kez yaşanmaz.
Her sabah uyanırken, her gece gözünü kapatırken
yeniden yaşanır.
İnsan buna yanmak demez artık;
yaşarken tükenmektir bu.
Zaman iyileştirmez.
Zaman sadece acının yerini öğretir.
Kalbin tam ortasında,
kimsenin elini süremeyeceği bir yerde durur.
Ne anlatabilirsin, ne paylaşabilirsin.
Bu acının dili yoktur;
anlayan herkes zaten susar.
Anne kalbi mezar gibidir.
İçinde ses yoktur ama ağırlık vardır.
Bir isim dolaşır durur damarlarında,
her atışta yokluğu sayar.
Kalabalıklar içinde bile yalnız kalırsın,
çünkü sen en sevdiğini
yalnız başına uğurlamışsındır.
İnsan “dayandım” der,
ama aslında sadece ölmemeyi becerir.
Gülümserken içi ağlar,
konuşurken kalbi matem tutar.
Evlat acısı geçmez;
insan sadece ona alışıyormuş gibi yapar.
Toprağa verdiğin bir beden değildir.
Toprağın altına gömdüğün;
yarınların, hayallerin,
“büyüyünce” diye başlayan
bütün cümlelerindir.
O yüzden her gün biraz daha eksilirsin
ve kimse bunu fark etmez.
Bazı geceler “neden ben” diye sorarsın,
cevap gelmez.
Bazı geceler dua edersin,
kelimeler boğazında düğümlenir.
Allah’a bile sitem edemeyecek kadar
yorgun düşersin.
Bu yorgunluk uykuyla geçmez,
ölmeden de dinmez.
Evlat acısı,
bir annenin omuzlarına çöken
görünmez ama dünyadan ağır bir yüktür.
Taşırsın, çünkü bırakacak yer yoktur.
Yere koysan vicdanın sızlar,
koymasan belin kırılır.
İnsan hayata küser ama ölmez.
Çünkü ölsen bile,
ardında ağlayacak bir evlat kalmamıştır artık.
Yaşamak bir tercih değil,
sessiz bir mecburiyettir.
Bir gün ağlamaz olursun.
İşte o gün güçlü sandıkları gündür.
Oysa ağlamamak,
gözyaşının bittiği değil,
canın tükendiği yerdir.
Kalp artık ses çıkarmaz,
çünkü kırılacak yeri kalmamıştır.
Bir anne evladını toprağa verdikten sonra
hayata borçlu yaşar.
Ne sevinç yakışır,
ne mutluluk yerini bulur.
Gülen yüz bir ezberdir,
içerisi daima matemdir.
Evlat acısı,
insanı hayattan koparmaz;
hayatı insanın içinden söker alır.
Geriye kalan,
nefes alan bir beden
ve her atışta yokluğu sayan
yaralı bir kalptir.
Ve bu acının sonu yoktur.
Kabuk tutmaz, dinmez, geçmez.
Evlat acısı bitmez…
İnsanla birlikte
ölmeyi bekler.
5.0
100% (1)