0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
11
Okunma
Hatırlasana
Hatırlasana,
O şiirin en sessiz dizesinde
Nasılsa gelip kalbin kalbime çarpmıştı
Hayatı pahasına cama yapışan
Yağmur damları gibi…
O an dünya kendi ekseninden utanarak döndü.
Gökyüzü, suskunluğun mürekkebine batmış bir sayfaydı.
Bir rüzgâr geçti, adını unuttu, yönünü bana bıraktı.
Kalbinin sesi, bir aynanın kırılırken çıkardığı sesti,
ben o sesin içinden doğdum.
Bir damlanın içinde bir evren gizliydi;
biz o damlanın içindeki yankılardık.
Cam, dışarıdaki yağmuru anlatırken,
ben içerideki seni dinliyordum.
Zaman, saatlerden istifa etmişti.
Dakikalar, birbirine yaslanıp ağlıyordu.
Biz, düşmeyen iki yıldız gibiydik;
birbirimize çarpamadan parlıyorduk.
Hatırlasana,
bir sessizliği ikiye bölmüştük.
Senin yarın ışık,
benimki karanlığın omzuna düşen gölgeydi.
Kelimeler, dudaklarımızın eşiğinde üşüyordu.
Konuşmak, kırılmak kadar tehlikeliydi o gece.
Kalbinin ritmi, göğsümde yankılandı,
sanki iki kalp tek bir nabızda buluştu.
O an, evrenin sesi kesildi.
Yağmur, camın üstünde bir dua gibi kaldı.
Ben, o duanın içinde seni çağırdım,
sen, sessizliğin içinden bana baktın.
Bir fısıltı geçti aramızdan —
adı neydi bilmiyorum.
Belki aşk,
belki sadece unutmanın başka bir biçimiydi.
Her bakışında biraz daha çoğaldım,
her susuşunda biraz daha eksildim.
Gözlerin, geceyi içine almış iki sonsuzluktu.
Baktığımda, kendimi kaybettim.
Bir bakışın, bütün rüzgârların yönünü değiştirdi.
Bir cümle söyleseydin, belki sabah olurdu.
Ama sustun —
ve sessizliğin, yağmur kadar yakıcıydı.
Hatırlasana,
camın öte yanında bir gökyüzü kalmıştı.
Benim ellerim cama değdiğinde,
yağmurun kalbi hızlandı.
Bir damla daha kendini bıraktı,
belki ben, belki sen,
ama biri mutlaka düştü o gece.
Kalbim, kendi içinden geçerken seni buldu,
sen, kendi sessizliğinde beni kaybettin.
Bir an geldi —
gece, nefesini tuttu.
Rüzgâr bile adını unuttu.
Biz sadece iki yankı kaldık,
birbirine dokunamayan ama aynı boşlukta çarpışan iki yankı.
Gözlerin, karanlığı unutan bir aynaydı.
Ben, o aynanın içinde silinen bir yüzdüm.
Zamanın omzuna yaslandım,
adını orada fısıldadım,
ama zaman bile duymadı.
Ve sonra…
bir ışık kırıldı,
bir cam çatladı,
bir kalp sustu.
Bütün evren bir damlanın içinde toplandı.
Yağmur, sessizliğin yüzünü öptü.
Ben, sessizliğin kalbini dinledim.
Hatırlasana,
biz o gece kelimelerden daha eskiydik.
Belki hiç var olmadık,
ama birbirimizin içinden geçtik.
Bir rüya gibi,
bir yankı gibi,
bir nefes gibi.
Şimdi yalnızca camda bir iz kaldı;
senin adın kadar silik,
ama hâlâ kalbimin yüzeyinde ısrarla duran bir iz.
Ben o izi her yağmurda yeniden duyarım.
Kalbinin sesi hâlâ cama çarpar,
ve ben hâlâ o çarpışmayı dinlerim.
Hatırlasana
O şiirin en sessiz dizesinde
Nasılsa gelip kalbin kalbime çarpmıştı
Hayatı pahasına cama yapışan
Yağmur damları gibi
Hüseyin Erdinç