1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
72
Okunma
Ey benim arsız yüreğim…
Hangi rüzgâr savurdu seni yine,
Hangi gölgeye sakladın kırgınlığını,
Hangi yaranın üzerine basıp da
“Canımı yakmadan yürüyemem.” dedin kendi kendine?
Bilmem, senin elinden nereye gideyim…
Gönlümün çırpınışında bir çocuk telaşı,
Sesinde kırk yıllık sürgünlerin yorgunluğu var.
Nerede bir umutsuzluk,
Nerede bir çıkmaz,
Nerede bir dağılır gibi duran hayat varsa
Koşa koşa gidip ona yaslanıyorsun.
Ey benim haylaz yüreğim,
Sen kendini Kaf Dağı mı sandın?
Her ağrıdan bir menzil,
Her çileden bir sığınak çıkarıyorsun.
Sanki acıya bulaşmadan büyünmez,
Sanki yara almadan insan olunmaz sanıyorsun.
Oysa ben biliyorum:
Senin içindeki ateş,
Bir yangından değil,
Dua eden bir sabırdan yükseliyor.
Geceleri göğe açtığın avuçlar
Gündüzleri yola sürüyor beni—
Bendeki güç, sende saklı aslında.
Ne zaman dizlerim çözülse,
Sen beni secdeye doğru çekiyorsun;
Ne zaman nefesim daralsa,
Sen göğsümde bir ayet gibi genişliyorsun.
Anlıyorum ey gönlüm:
Senin kavgan, dünyanın değil,
Benliğimdeki yankıların kavgası.
Ve yine de…
Her çöküşüme bir hikmet,
Her yalnızlığıma bir sır gizliyorsun.
Biliyorum, yoruluyorsun,
Kırılıyorsun, kanıyorsun,
Ama hiç kimsenin bilmediği kadar
Allah’a dayanmayı da sen biliyorsun.
Ey benim arsız, haylaz,
Ama bir o kadar da teslim olmuş yüreğim…
Varsın seninle yürüdüğüm yol uzun olsun.
Varsın acılar omzuma yaslansın.
Çünkü sen bendeki imanın adımlarısın;
Kaf Dağı değil belki—
Ama dua eden bir dağın yüreğisin.
Ve ben…
Nereye gideceksem,
Seninle giderim.
Kadir TURGUT
5.0
100% (1)