2
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
85
Okunma

rüzgar kokuları geliyor uzaklardan
ısrarla bana sesleniyor
ısrarla çağırıyor,
gel diyor, gel
gel diyen bu çağrılar
estikçe karanlığa düşüyordu gölgeler
esinti tenime dokundukça ürperiyordum.
yapraksız ağaç uğulduyordu
gecenin sessizliğini ok gibi deliyordu.
dalsız ağaca kuş konmuyordu artık.
rüzgar dokundukça kurumuş beden çatırdıyordu.
yerde sürünen gazeller
kurumuş ağaç öylece kalıyordu
ruhu kaybolmuş
artık hiç kıpırdamıyordu
çok uzaklardan geliyordu rüzgarın kokusu,
bir tutam serinliğin esintisi
her şey içeride çılgın, her şey dışarıda deli
altında aranacak çok şey vardı
hissedilenler ise, rüzgarın alıp götürdükleriydi
dolaşıyordu esintisi, yankılanıyordu
bu mevsimlerde yeni güne ilk o uyanıyordu.
her gün güneşin doğuşunu izliyorum,
karanlık gecenin bittiği o şafaklarda
sam yelleri eserken yücelerde
olanların ortasında esip konuşuyordu.
sözlerin ortasında ateşler yanıyor
bir tutku ki aşktan uzak,
bir ateş ki aşk gibi yakan.
düz ovalarda esen rüzgar uğulduyordu
dağların zirvesinde ok gibi ötüyordu
dalsız ağaçların kurumuş bedenleri
aslını yitirmez, ölmüş olsa da.
uçurumda ağlarken kayalar
öpemez dudakları ateş alazları
dizginsiz bir kısrak gibi
giden gidiyordu, kalan kalıyordu
doğrusu buydu.
kaybolduğum hayatı arıyordum
o kuru ağacın bedenindeki esinti
uzaklardan gelen kokular
çok şey anlatıyordu.
dudağımda esen sam yeliyle
öpüyordu gelenlerini
bir esintiyle
*
Mehmet Demir
241123