0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
39
Okunma
Ey Nihâl! Bu âlemde her zerre bir aynadır,
Görünen sûretlerin ardında sırlar yatar.
Sen ki bir nehrin akışında iki dünyanın sesisin,
Aklın rüzgârıyla kalbin nefesini birleştirdin.
I
Bu gece yıldızlar dökülür avuçlarına,
Her biri bir harf olur âlemin kitabından.
Sen Nihâl’sin, varlığın sırrına vâkıf,
Gönlünü modern zamanların labirentinde kaybetmedin.
Zamanın ötesinde bir buluşma bu;
Mistik bir aşkın kimyasıyla yanıyorsun.
Aklın sokaklarında kaybolan kalbin,
Aşkın kuyusunda buldu kendini.
II
"Âşıkın gözü maşukta gizlidir" derler,
Ben Nihâl’de gördüm iki âlemin birleştiği yeri.
Senin sevdan bir nehir, iki kıyıyı birleştiren,
Modern insanın yalnızlığını tasavvufla yıkayan.
Bu aşk beş duyunun bilemeyeceği bir yolculuk,
Bedenden sıyrılıp ruhun sonsuzluğa yürüyüşü.
Her bakışın bir âyet, her sözün bir dua,
Sen Nihâl’sin
Varlığın ve yokluğun arasında ince bir çizgi.
III
Gecenin matematiğinde çözülürüz seninle,
Her temas bir keşif, her suskunluk bir dil olur.
Aklının bulvarları kalbinin sokaklarına karışır,
Senin aşkınla eriyip gider sınırlar.
Ey Nihâl! Sen iki dünyanın çocuğusun,
Mistik bir aşkın modern yansıması.
Varlığın alegori, sevgin metafor,
Sen olmasaydın, bu âlem eksik kalırdı.
IV
Bu aşkın kimyası başkadır Nihâl’de,
Hem dünyevî hem uhrevî bir dans.
Seninle her an bir yeniden doğuş,
Ölüm bile dokunamaz bizim sevdamıza.
Gel, bu gece iki âlem bir olsun bedenimizde,
Aklın modernliği kalbin mistisizmiyle buluşsun.
Sen Nihâl’sin - aşkın en zarif hâli,
Varlığın anlamı, yokluğun şarkısı.