0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
9
Okunma
"Beden Hatırladığında"
Nihal’im ten unutur çabuk,
Ama kemikler öyle mi?
Onlar her vedayı
sessiz bir arşiv gibi
taşır içinde.
"Kemiklerin Hafızası"
(Nihal’in dilinden, bir derin hikmet nefesi)
Bir bakışta yitip giden,
tenimin güneş yanığı izleri…
Geçer, silinir,
âna yenilir ten.
Ama kemiklerim,
onlar sakladılar.
Her “elveda” bir tohum gibi
düştü mânevî iliğime.
Şimdi içimde çatlıyor sessizce,
fısıldıyor:
“Sen geçtin sandığın anlar,
aslında seni geçti.”
Nihal dedi ki: “Ayrılık yok,
sadece dönüşen bir yakınlık.
Yok o değilsin,
başka bir ‘sen’im ben.”
Bir modern çağ yangını bu,
bir tasavvuf serinliği…
Aşkın metafiziği,
kemiklerde açıklama olmuş.
Diyorum ya:
Ten unutur,
can hatırlar.
Kemikse arşivcidir;
her vedayı kutsal bir metin gibi
okur durur
zamanın ötesinden.