0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
41
Okunma
Kimse bilmez,
bir insanın içten nasıl çöktüğünü.
Yüzümde hâlâ bir hayat var sanıyorlar,
oysa çoktan unuttum nefes almayı neden.
Bir zamanlar kalbim ışığa dönerdi,
şimdi karanlığı bile yormaktan korkuyorum.
Gözlerim sessiz bir mezar gibi,
içinde defnettim söyleyemediklerimi.
Bir söz, bir dokunuş, bir hatıra…
hepsi üzerime devrildi zamanla.
Artık içimde ne umut var ne isyan,
sadece koca bir yıkıntı —
ve altında ben varım hâlâ…
nefes alıyor gibi,
ama aslında hiç yaşamadan.
Bir zamanlar güçlüydüm,
ya da öyle sanıyordum.
Şimdi bir bakıyorum aynaya,
gözlerim bile inanmıyor hâlime.
Sustum çok,
çünkü anlatınca anlamadılar.
Sustukça da içimde birikeni taşırdım,
ta ki kalbim kırılacak yer bulamayıncaya kadar.
Yorgunum…
ama sadece bedenen değil.
Ruhum da yoruldu taşımaktan beni.
Bir yanım hâlâ “belki” diyor,
ama diğer yanım çoktan bırakmış inanmayı.
Zaman geçiyor,
ama ben geçemiyorum içimden.
Her şey aynı: duvar, sessizlik, gölge.
Tek değişen,
biraz daha eksilen ben.
Bazen diyorum ki,
belki de sorun bende değil,
ama sonra susuyorum,
çünkü suçlu gibi hissetmek bile alışkanlık olmuş.
Geceler uzun değil artık,
ben kısaldım onlara yetemeyecek kadar.
Bir boşluk var içimde,
adı ne biliyor musun? — ben.
Hiçbir şarkı dokunmuyor artık,
kelimeler bile anlamını yitirdi.
Sanki içimde bir ses sürekli fısıldıyor:
“Artık hiçbir şey eski haline dönmeyecek.”
Ve haklı o ses…
çünkü ben o halime çoktan dönemem.
Kırılan yerlerim kapandı belki,
ama her izi hâlâ can acıtıyor.
Artık ne umut var ne sitem,
sadece alışılmış bir sessizlik…
ve o sessizliğin tam ortasında duran ben,
kendime bile yabancı —
bir yıkıntının içinde,
yaşıyor gibi görünüp,
çoktan gömülmüş gibi duran.
Artık hiçbir şeye şaşırmıyorum,
hiçbir şey acıtmıyor eskisi kadar.
Çünkü canımın en derin yeri
zaten çoktan yanmış,
çoktan kül olmuş içimde.
Bir gülüş kadar kolaydı kırılmam,
bir sessizlik kadar uzundu çöküşüm.
Sustum,
çünkü anlatacak yer kalmadı içimde.
Dinleyecek kimse de yoktu zaten.
Kendime bile yabancılaştım,
ne aynadaki ben tanıdık,
ne içimdeki ses ben artık.
Bir ömür uğraştım ayakta kalmakla,
ama meğer yıkılmak da bir duruşmuş.
Şimdi anlıyorum,
bazen bitmek değil,
bitmiş hâlde yaşamaya devam etmek
daha ağır bir yıkım.
Ve ben tam da oradayım…
sessiz, solgun,
ama hâlâ nefes alıyor gibi duran
bir yıkıntının tam ortasında.