1
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
126
Okunma
Herkesin dışı üşürken,
benim için dönüyordu dünya.
Karaköy rıhtımında rüzgâr,
adını fısıldıyordu martıların sesine karışarak.
Bir vapur kalkıyor, bir başkası geliyordu,
ama hiçbiri beni senden uzaklaştıramıyordu.
Sen gidince,
İstanbul başka bir renge büründü.
Galata’nın ışıkları sönükleşti,
Boğaz’ın suları bile daha ağır aktı o gece.
Sanki şehrin kalbi de seninle gitmişti.
Bir sonbahardı, hatırlıyorum.
Yapraklar kadar yorgundum,
rüzgâr kadar yalnız.
Elin elimden kayarken,
bir mevsim bitti içimde.
Bir “hoşça kal” dedin,
ama sesi “dönmem” gibiydi.
Sonra yağmur başladı.
Kimse bilmez ama,
her damla adını söyledi bana o akşam.
Islandım,
ama asıl içim ıslandı —
çünkü bir daha ısınamayacağımı biliyordum.
Zaman geçti mi, bilmiyorum.
Belki geçti,
ama ben orada kaldım —
o durakta, o bakışta, o son nefeste.
Saatler dönüyordu, dünya dönüyordu,
ama benim için hep o anın içindeydi zaman.
Herkesin dışı üşürken,
benim içim seninle dondu.
Bir sokak lambasının altında bekleyen gölge gibi,
varla yok arası bir hâlde yaşadım seni.
Şimdi sen yoksun,
ama rüzgâr her estiğinde adını getiriyor yine.
Ve ben,
her gece aynı duayla kapatıyorum gözlerimi:
"Dünya dönmesin bu gece…
belki o zaman sen geri dönersin."
Kadir TURGUT
5.0
100% (5)