0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
64
Okunma
Dudaklarım suskun,
Ruhumun derinliklerinde bir melodi,
Hiçbir kelime dokunamaz buna,
Sessizlikle yoğrulmuş zamanın tadına.
Gürültü düşer kulaklarımın önünden,
Dünya kendi nefesinde erir,
Ve ben, sessizliğin sıcak kucağında,
Konuşmayı unuturum,
Sükûtun lezzetini aldıkça.
Her nefes bir fısıltı gibi,
Her an bir sonsuzluk kıyısı,
Kelimeler yorgun düşer ardımda,
Ve yalnızlık, bir dost gibi sarar ruhumu.
Bakışlar konuşur,
Gözler anlatır en derin sırları,
Sözlere gerek yok artık,
Sessizlikte tüm evren bir cevher gibi parlar.
Dalgalar gibi çarpar düşüncelerim,
Ama sessizlik onları yumuşatır,
Karmaşa çözülür,
Ve zaman bir başka anlam kazanır.
Sükût, bir nehir gibi akar içimde,
Taşır ama taşırırken arınır her parça,
Her kelimeyi bir tohum gibi gömerim,
Kök salar içsel sessizliğe.
Güneş doğar sessizlikten,
Ay ışığı düşer kendi derinliğime,
Ve ben, her yıldızda bir düşünce keşfederim,
Konuşmadan, sadece var olarak.
Dış dünya uğuldar ama içim dingin,
Rüzgârın sesi bir ilahi gibi,
Sükûtun lezzetini alan ruh,
Artık hiçbir sözün peşinden koşmaz.
Zamanın ağırlığı yok olur,
Geçmiş ve gelecek tek bir an olur,
Ve ben, sükûtun melodisinde,
Kendi varlığımı yeniden bulurum.
Dudaklarım hâlâ suskun,
Ama içimde bir okyanus fışkırır,
Her damlasında bir hikâye saklı,
Sükûtun lezzetini alan,
Artık konuşmak istemez,
Sadece dinler…
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(26 Ağustos 2025)
5.0
100% (1)