16
Yorum
40
Beğeni
5,0
Puan
595
Okunma


Beni sabah namazında uyandırdılar.
Ne annemin sesi vardı bu sefer,
ne de babamın “hadi oğlum” deyişi…
Sadece soğuk bir rüzgâr,
alnımı okşayıp geçti.
Sonradan anladım;
meğer veda ediyormuşum.
Çantamı sırtlanırken evin duvarlarına baktım.
Her çatlağında çocukluğum vardı.
Annem mutfakta telaşlıydı,
bir tabağa sıcacık çörek koymuştu.
O an bilseydim,
o çöreği yavaş yavaş değil,
doyasıya koklayarak yerdim.
Küçükken bahçede top oynarken,
annem “koşma, düşeceksin” derdi.
Düştüğümde dizimde açılan yara yakardı.
Bu kez düştüğümde yakmadı.
Kan, toprağa sızarken
ılık bir uyku gibi yayıldı içime.
Silah sesleri hâlâ kulağımda çınlıyor.
Ama ben artık onların hedefi değilim.
Çünkü hedefi tutturduk:
Vatan hâlâ ayakta…
Bir ara gözüm gökyüzüne kaydı.
Bulutlar ağır ağır geçiyordu,
sanki benim ruhumu taşıyorlardı.
O an hissettim;
ölüm, sandığım kadar uzak bir dağ değilmiş,
elini uzatsan tutabileceğin kadar yakınmış.
Şimdi annem, babam, belki sevdiğim kız
kapı çalındığında koşarak açacak.
Ama ben girmeyeceğim içeri.
Bir çift asker postalı,
bir de katlanmış bayrak girecek.
Kapının eşiğine çöküp ağlayacak annem;
“daha dün gitti” diyecek babam…
Bense toprağın altından duyacağım her şeyini.
Yemin ederim ki korkmadım.
Sadece yarım kalan şeyleri düşündüm:
Babamla balığa çıkmak,
annemin elinden o son tarhana çorbasını içmek,
belki bir gün baba olmak…
Ama biz giderken hep yarım kalırız,
çünkü vatanın tamam olması için
birilerinin yarım kalması gerekir.
Artık toprağın altında uyuyorum.
Üstümde ay yıldızlı bayrağım,
başucumda taş gibi dikilen ismim…
Adımı okuyan herkes bilsin ki,
ben ölmedim.
Ben sadece nöbete gittim.
Ve o nöbet, kıyamete kadar sürecek.
Bir gün bu toprağın üzerinden geçen çocuklar,
belki oyun oynarken bilmeden basacaklar üzerime…
O an hissetsinler ki,
ayaklarının altında bir şehidin yüreği çarpıyor hâlâ.
Ve o yürek, her nefeste onlara fısıldayacak:
“Bu vatanı size canımla emanet ettim…
Sakın düşürmeyin.”
5.0
100% (19)