2
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
230
Okunma

Bir insan, kendi sessizliğini bile sahiplenmeli.
Her bakışı, bir hikâye taşımalı;
Her suskunluğu, bir dağa yaslanmalı.
Ufka bakanlar, kararmaktan kurtulur.
Başını eğenlerin içi daha çabuk paslanır.
Ben ufkun peşindeydim,
Sonra rüzgârı sevdim,
Sonra sözcükleri,
Ve en çok da duaları...
Kalbimiz bir yolcu çantası gibi,
İçinde hep yarım kalan haritalar.
Gitmeyi bilmeden
Hep gitmeye mahkûmuz.
Yalnızlık,
Gömleğin en iç cebine saklanan bir bıçak,
Ne tarafa dönsem,
Bir yerimi kesiyor.
Beni çağır,
Ben kendimi bırakıp gelirim.
Ben hep ardımdan kapıları kilitlerdim,
Senin ardında
Anahtarı cebime bile koymadım.
Şimdi sen uzak bir mevsim,
Ben hâlâ eski bir yağmur kokusuyum.
Sorarlarsa, nasılsın diye,
Alışkanlıkla gülümserim:
“İyiyim.”
Oysa kelimeler,
Hâlâ yarım bir cümlede bekler...
Ve geceler,
Senin yokluğuna alışmaya çalışırken
Ben hep aynı yıldızın peşinden yürüdüm.
Bir sokak lambasının altında
Kaç kez kendime rastladım bilmiyorum,
Her defasında eksik,
Her defasında seninle dolu…
Bir şarkı başlıyor radyoda,
Sesini hatırlatan bir tınısı var.
Kapattım,
Çünkü hatıralar da bazen küfre benziyor,
Dilime dolandıkça içimi yaralıyor.
Bir gün dönersin diye
Bütün pencereleri açık bıraktım,
Rüzgâr girdi, perde savruldu,
Ama sen gelmedin.
Gelmedin…
Ve ben hâlâ bekliyorum.
En çok içimi yoruyor beklemek.
Ama yine de vazgeçemedim,
Çünkü bazı yolculuklar
Sadece kalbin içinde yapılır.
Şimdi biliyorum;
Sen hiçbir zaman benim olmadın.
Ama ben hep senin için yazdım,
Kalemimin her ucunda,
Adını ses etmeden çizdim.
Ve belki bir gün,
Bu satırları bulursun.
Okursun…
Ama anlamazsın,
Çünkü anlamak,
Biraz da yaşamakla olur.
5.0
100% (3)